• İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı |
61
|
|
|
|
labirent ; Bir yönsüzlüğe doğru ilerleyen ve gözlerinde irileşen dehliz geçitlerinin karanlıklarını gizlemeye çalışan üzgün insanların... |
|
62
|
|
|
|
Kadın geçmişte o kadar çok kaldı ki şimdiki zaman bittiğinde gelecei bile geçmişti. |
|
63
|
|
|
|
Söylesene bir şeyler yabani ! Hep böyle hayvan gibi mi yaşayacaksın ? Hiç evcilleşmeyecek misin ? Tıpkı benim gibi sende insanlardan kaçan bir münzevi mi olacaksın? |
|
64
|
|
|
|
“Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ayıbını örtmek için, bu kargadan da mı aciz oldum?” |
|
65
|
|
|
|
babasının öğüdünü gerçekleştiren adamın yeraltından hikayesi. |
|
66
|
|
|
|
O gece yarısı yürüyordum yine o güzergahta… Onu arıyordum. Kalabalıklar arasında o kadını fark ettim. Peşine takıldım. Pavyonların, barların, taksilerin arasında onu takip ediyordum. Caddeler, sokaklar geçiyordu önümüzde. Dilenen bir adam bizi görünce ürktü adeta yalvarıyordu: ” Ulu Tanrım bu gece neler oluyor ” dercesine ellerini gökyüzüne kaldırmıştı. |
|
67
|
|
|
|
Kış. Tabi soğuk her yer. İnsanlar özensiz gösterişler peşinde. Bazıları tabi. Öyle genelleyemezsin herkesi. Zor düşünceler bunlar. Üstesinden gelinmesi gereken birçok maddi zorluğun arasında hani lafı bile edilmez, edilemez, izin vermezler ki! Hâl böyle iken biz onu üç masa ileriden merakla izliyoruz. O ise bunları düşünüyor mu? Bilinmez. Aslında anlaşılır, fakat masamızdaki eleman demişti bir kere. Söylenemez, genelleştirilemezler… |
|
68
|
|
|
|
Her Allah'ın günü o aranır. Bir önceki gün sahneden yok olmuştur. Ama ertesi gün tekrar aranır, yeniden bulunur. Bulunduğunda ise sonuna kadar, hiç acımadan o yok edilir. Onunla adeta savaşılır. İnsanı çok yorar. Buna rağmen sınırsız bir zamanla onunla gülünür, dertleşilir, bir yoldaş gibi. Ayrılma saati geldiğinde ise o artık yoktur.
|
|
69
|
|
|
|
‘’Yüreğimin doğusunda kadınlar ölüyor’’* |
|
70
|
|
|
|
Bu sıcak telaş kendini yavaş yavaş sükunete terk ederken bazı gözden kaçmış problemler de insanların dikkatini çekmeye başlamıştı. Kayıp çocuklar ve parçalanmış cesetler |
|
71
|
|
|
|
her kadın sessiz çığlıklarını toplumdan korkmadan, çekinmeden, ayıp olduğunu düşünmeden, ölüm tehditlerinden korkmadan tek yürtekte birleşse, dünya yıkılır. |
|
72
|
|
|
|
‘İçindeki boşluğu görmezden gelme. Düşmekten ancak kabullenerek kurtulursun.’ |
|
73
|
|
74
|
|
|
|
...tek bir idealim vardı: “Dedem gibi olmak”...
|
|
75
|
|
|
|
Dar bir koridor, gördüğüm dar bir koridordu, yüksek duvarlar arasında kalmış daracık bir yolda yere çömelmiş bekleyen birini gördüm. Duvarların üzerinden yere doğru usulca kayarken aşağıda bekleyen kişi beni fark etti. Yavaşça başını kaldırdı ve bana doğru baktı. Kendimi görüyordum, koridordun tabanında çömelmiş bana doğru bakarken kendimi görüyordum, bir süre sonra aramızdaki havanın eridiğini hissettim. |
|
76
|
|
|
|
"Kim olduğun ne olduğun hiç önemli değil" demişti."Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun umurumda bile değil" diyordu. "Bu birim farklıdır, en önemli işimiz sorgudur. Sorgu yaparken hiç acıma olmaz, yufka yürekli adamları sevmem anlaştık mı? Adımı duyduysan nasıl biri olduğumu bilirsin. Beş senedir koca İstanbulun güvenliğini ben sağlıyorum. Ben müdür vali tanımam. Değil babamı Allahı bile tanımam anlaştık mı, söyle bana bu işi yapabilecek misin şimdiden söyle tercih senin. Eğer yapamazsan seni şimdi hemen bir semt karakoluna gönderirim ne diyorsun Mehmet Çetin" derken ağzından köpükler saçılıyordu.
|
|
77
|
|
|
|
Umarsız yada dalgındı. Belkide bazı şeyleri konuşmaya , düşünmeye , gerek duymadan yapıyordu . Göğüslerini göstererek dolaşıyordu . Güzel ve biçimli göğüsleri ve mahallenin kadınları kin kusardı , ona . Aklını yitirmiş bir kuzgun kadar masumdu aslında. Yarı deli, çok tehlikeliydi. Ne zaman düşünmeyi bıraksa , bedeni tedirgin edici oluyordu. Aklı büyük bir yorgan iğnesi ile etine tutturulmuştu .
|
|
78
|
|
|
|
Tanrı güneşi de alt etti. Ve güneş ışıklarını tanrının masasında bıraktı. Bunu gören polis ve asker gibi türlü pislik, jargoncu, yolsuz orospu çocukları ve arkalarından aleni kokuşmuşlar dünyayı terk etti. Ben kadınımın koynundayım. Durumu eşitledim ve kaybedecek bir şey kalmadı. İkimiz de toplamda yirmi gram jointy ediyoruz. Ölüm demek bu. Olsun. Kutsal barda yerim hazır. Ve yine öyle olsun. Tanrının kafası on numara ve kontrol ayyaşların elinde. O halde her şeyi unutup rahatça ölebiliriz |
|
79
|
|
|
|
Kapının ağzına geldiğimde, yüzünü belli belirsiz seçiyordum. Elleri, akan göz yaşlarının yere ulaşmasını engellemek için sürekli bir çaba içindeydi. |
|
80
|
|
|
|
Bitiyordu! Bu elem, kahır, bu fanilik, yer-gök, gündüz-gece… Noktaydı bu… Nokta! |
|