Ne gündüzlere doğmak, ne de gecelerde mahur bir beste olmak. Hiçbirini istemiyorum. Belki olsa olsa sonbahar yapraklarının hüznüyle kalbine akmak. Orada yanmak ve tekrar akmak kalbine kalbine.
Hatırlar mısın ‘yoruluyorum’ demiştim. İki kutupta aynı anda güneş aramak gibi. Yağmurun kokusunda seni kovalamak gibi, ‘yoruluyorum’.
Sen belki sözlerimi içine atmış ve umarsız tavırlarında saklamıştın hasretini. Onca acıya rağmen nasıl olup ta ‘âh’ etmemiştin, bilen yok.
Artık susuyoruz uzun uzun. ‘konuşurken susma’ nın bu denli marifetli olduğunu bilmezdim. Ve bilmezdim, seni içimde sakladığım gecenin yanı başında direncimin bu kadar kolay kırılacağını.
Bu hâli seviyorum. Hâlle birlikte geçmişi ve bütün karartısına/bulanıklığına rağmen geleceği seviyorum. Çünkü seni seviyorum, vicdansız...
Sen en çok da bu çıkışlarıma sinirleniyorsun belki. Ve ben en çok da bu öfkende buluyorum kendimi. Hırsında ben kokuyorum, kokumda sen oluyorsun.
Vakit tam da akşamı gösterdiğinde çalıyor kalbimin zili. Akşamları bu kadar beklemezdim eskiden. En fazla sıcak bir ekmekti derdimin hası. Ama şimdi senin arayacağını bilmek, seni dinlemek, senin hasretini soluklamak kablolarda.. İşte bu beni heyecanlandırıyor. İşte bu yüzden gülüm, akşamlar olmalı. Güneş iyiden iyiye kaybolmalı gökyüzünden. Semâma sen doğmalısın ki çayımızın demi gelsin.
Şimdi, yürek dolusu gülümsemelerde hasret kokulu sevinçlere doğmak vakti.
“Vakit akşam,
Akşam vakti.”
25.09.2004
“ ” içindeki ifadeler Dr. Senai Demirci Beyefendi’ye aittir.