atol

adımlarımla tarihin organikliğini listeliyorum

yazı resim

a t o l

Durmazlığın iptidai kanallarında gezinirken
Farkettiğim çingene flarmonisi: bağıra bağıra
Yaklaşan bir depremdir ağrı!!!
İtaatkâr, boynu bükük bir romeo’yum ben
Yüzyılına ihanet etmiş, yalınayak ağrıyı kovalayan
Yıllardan, emirlerden, acılardan doğdum,
Soyadımı bıraktım nüfus kağıtlarında.
Vücudumla uğraştım, işlerimle, düşlerimle savaştım senin için.
İsimsiz ülkelerde, isimsiz nice çaylar içtim,
Paydos zili çaldı en sonunda, geri döndüm hiç durmadan.
Mahkemelerde düşlerini pazarlayan bir romeo’yum
Juliet’i için manastır kapılarını zorlayan.

Adımlarımla tarihin organikliğini listeliyorum yeniden.
Bu basmakalıp, içimsiz su: kanalizasyon yoğunluğunda
Ayarını yitirmiş malzeme! Dök okyanuslara sızacak
Zehirleri ufak bir kederin damar içlerine;
Dök, korkut sende o yazısız kitapları okumaktan
Biriken biçimsiz şaheseri, dök ellerine suyu...
Çingene flarmonilerinde kendini yitirmiş zahiri hortlak!!!
Yüzü kalmamış, içi dışıyla bütünleşmiş,
Maskelerin kimyasından kurtulmuş işte Juliet!
Bakır imgeli kervanlar için yık şehirleri!
Oyna oyununu bir başka oyuncu senden güçlü çıkana dek!
Sonra da kaç... Alabildiğince uzaklara kaç!
Seni terkedip, bir başkasının olacak nasılsa Juliet.
Bu oyunu, bu kırbaçla yönetilecek oyunu sen oynayamazsın.
Ben oynayamam bu devrin katedrallerinde içiçe
Adımlarımla tarihin organikliğini listeliyorum yeniden.
İlelebet sayıklayacağımdan korkuyorum seni
Boşaltıp bir sürahiyi doldurmalarını isteyeceğim susuz çöllerden

İri kıyım harflerle, karşılıklı oynanan bir akşamda
Bir kılıç gibi iniyorsun içime
Kapılarımın kilitlerini zorlayan.
Oysa ben kapalıyım, mahçup bir romeo’yum
İtaatkâr olduğum kadar Juliet. Gecelerime girmeye
Çalışıyorsun, yalnız benim olan bencil gecelerime
Yapışkan ve yalansız bir çocuğu oynuyorum her akşam
Aynı kabarede.
Bu kabarede yaşlandığımı biliyorum. Bana dar olan
O yer: Kanalizasyonları bilinmez kılanlardır
Lağım fareleri. Her yerin bir korucusu vardır.
Gecelerimin koruculuğunu üstlenmiş çöl
Kılavuzları beni her acıdan gizliyorlar.
Sağır ve dilsiz bir çocuk bile olabilirim ben Juliet
Seni bile içime alırım
Adımlarımla tarihin organikliğini listeliyorum yeniden.
Doldururum yüzünü büründüğüm maskeler dünyasından.
Ah, hasret sandığın, beklediğin, mavi çizgilerin içinden
Seyrettiğin zavallı romeo’n ne kadar
Flarmonisever bir arabesk adam, bak!
Evet, sonsuza dek kabarelerde, filmlerde
Yaşayacak ve yaşlanacak bir asi o, artık gör
Tek kişilik bir Juliet’i bulduğunda ölümüne sevecek olan.

Capulet ve Montegue’nün savaşı anlamsız bir
Taht kavgasıdır içten içe. Unutmak, ölüseviciliğe
Adım atmaktır. Diyarları saracak bir altyapı bunlar,
Birer soyad soyağaçlarında kendilerine yer bulan.
Yalnızca birer soyisim Juliet,
Kütüğüme geçirdiğimde benim olacaksın nasılsa
Ya da ben senin olacağım kim farkeder.
Sil soyadını, ben de sileyim,
Kapat beni, nehirler içinde, okyanuslar ortasında
İki aşık olalım yalnızca kafa kağıdı olmayan.
Oyunsuz, hilesiz gece yarıları gibi yaşanalım
Bir kaç efsanenin bünyesinde, sevgilim!
Adımlarımla tarihin organikliğini listeliyorum yeniden.
Ne kadar korkuncuz, ne kadar hakimiz birbirimize böyle?
Çevre şehirlerden de duyuluyor, gör, bak kulağımdaki flarmoni!
Bak, o yatmadığın mezarında senden sonra kimler ağırlanacak
O yatmadığın mezarını dolduracak ölüm nereden ve kimden?
Ama ölümden bize ne ki, korkmaktan,
Yalnızca sevişmekten bahsetmeliyiz atık Juliet!
Adımlarımla tarihin organikliğini listeliyorum yeniden.

Başa Dön