saat: yirmi...
masada yalnız bir adam
solo şarkılardan seçmeler
mevsimler
tuzluk
karabiber
çok tüketilmiş kırmızı pul biber
yapma güller
ve yalnız çoğullar
*******
sayım suyum yok dese de kürdan
henüz zamanı değildi çatal, kaşık, bıçağın kavgası
sonunda aradan çekildi masanın pamuklu örtüsü
yarı çıplak bir venüsün pürüzsüz teninde konuktu
*********
estetik yoksulu bir sütuna sırtını veren yeni bir masa
selamsız bandosu eşliğinde girdi damıtılmış bir odaya
kristal camla kaplanmış olmanın haklı gururu yüzünde
gece de bir miradyedi gibi çöktü masadaki çoğunluğa
masanın dört ayağıysa derin isyanın ilk işaret fişeğinde
**********
dağ dağa kavuşmazsa da günün dağdağası içinde gürültü
gerekir diye atılsa da söze çatal, hayırlar yükseldi masadan
ışık değildi sorun yaratan, eksikliğini kem yüzlere vuran ney
yarım bırakılmış aryalar söyleyen ay ah evet ay! pencereden
bir yaşlı ağaç kurdu başını uzatarak:" hey zavallı oradakiler!
getirdim işte bakın, beklediğiniz yıpranık ay, saçmalamayın"
görünce rengarenk masaya yumuldu o da herkes gibi tasalı
**********
bu masada yazılmıyor her şey adisyona, kuşlar da cabası
yörük yayığından yanıtlar yayılıyordu sahnede kırık saatten
ayışığı sonatı çalar gibi yaparken, gizli bir kokunun çabasıyla
aşka can veren yeni bir genetik aşı sanıyordu herkes kendini
ömer akşahan
16.03.2005 / Isparta