Bahar Bayramı ve Uçmak

Uzaktan kumandalı sömürgecilik.

yazı resim

Şöyle adam akıllı bir rüzgâr esse… Dolsa kanatlarım, süzülsem zifiri maviliklere. Özlemim sırf karaya olsa. Bıraksam yastığımın altına, kaçarken tüm çocuksu korkularımı. Babam beni eskiciye vermese, kaybolduğumda çingeneler götürmese beni çadırlarına, uyumazsam gelmese öcüler. Uçsam!
Şöyle yarım akıllı bir rüzgâr esse… Yarın hasta olsam, bayram olsa veya kar yağsa, kedim kaçsa ne bileyim yıldız kaysa veya ihtilal olsa, gitmesem okula kanatlarıma rüzgâr dolsa… Uçsam!
Şöyle efendisinden bir rüzgâr esse… Uçurtmam tellere dolanmadan, taklalar atmadan, ip elimi kesmeden, uçsak. İki renkten ibaret kuyruklarımız, karışsak göçmen kuşlara. Uçsam! Güneşe değse tenim, İstanbul ışıldasa aşağıdan, Taksim’ e kar yağsa... Ben iki martıyı takıp koluma, kanatlarımda rüzgâr… Soğuk kış gecelerinde yağmur olmak istemiyorum. Sabredemiyorum. Islanıyor, uçamıyorum.
Şöyle adam akıllı, hafif utangaç bir rüzgâr esse. Yanaklarımın kızarıklığının sebebi o, olsa. Seninle alakasız… Saçlarından ve gözlerinden habersiz. Senle alakalı değil, uzaktan hissetmeyi çok seviyorum. Hiç sana yazmadım ki, senin yokluğunaydı tüm yazdıklarım. Var olduğunda sen, ben sevgimi yokluğa haykırabildim. Seninleyken, uçamıyorum.
Şöyle masalsı bir rüzgâr esse yeniden. Bakkal topumu patlatsa, sen otursan sıramda, kışı sevsem ve seni de seviyorum, diye haykırsam. Muhtemelen adı bilindik tüm çiçekler açmış, olacak 1 Mayıs sabahında ve ben yine yürüyor olacaktım. Şöyle serseri, katil bir mermi kaybetmemiş olsaydı yolunu sen de yaşıyor olacaktın. Ben; hem abi hem de kardeş olmayacak, annem ağlamayacak ve ben uçmak istemeyecektim…
Şöyle yaşatan bir rüzgâr esse, diyorum. Lütfen!

nida.

Başa Dön