Hayatı kotarmak ustalık ister…Ben, bozulan kimyamı düzeltmeye çalışırken nereye baksam hüzün…
Göçebesiyim hayatımın, az sonra nereye yolculuk bilemiyorum…
İki kapılı han’ın neresindeyim şimdi?
Gözlerim buluşuyor zamanla yakalayamıyor anları…gökyüzünü seyrediyorum bulutlar hızla geçiyor ömrümden ve gözlerimden…
İki kapılı han’ın neresindeyim şimdi?
Rüzgarlar geçiyor ömrümden etkili, soğuk, iz bırakan…tıpkı satır aralarında kalmış etkili kelimeler gibi…
İki kapılı han’ın neresindeyim şimdi?
Sonra yağmurlar geçer sağanak düş sokaklarımda üşüyen ve her damlası buz tutmuş, kristal parçalardır bağrıma batan…
İki kapılı han’ın neresindeyim şimdi?
Lal, bir şiire dönüşerek acılar geçiyor ömrümden…her mısrada ayak izlerim sonu hüzünle biten…
İki kapılı han’ın neresindeyim şimdi?
Masallar geçiyor ömrümden, efsaneleştirdiğim çoşan duygularımın tercumanı lirik bir anlatım dilim döndüğünce…
İkili kapılı han’ın neresindeyim şimdi?
Hayatlar geçiyor ömrümden ve gözlerimin önünden tabut, tabut…
Yalnızlık daha bir çörekleniyor omuzlarıma ve ağır ağır akıtıyor zehrini sol yanıma…
İki kapılı han’ın neresindeyim şimdi?
Yangınlar geçiyor ömrüm den…külleri yeniden doğmalara gebe,herkesin harcı değildir tam da dibe vurmuşken, devam etmek yola…
İki kapılı han’ın neresindeyim şimdi?
İhanetler geçiyor ömrümden peşi sıra nefretlerim…dost bildiklerim, can bildiklerim de; gidermiş bir gün bunu anlıyorum…ve kanıyor bütün sevdalarım…
İki kapılı han’ın neresindeyim şimdi?
Çocuklar geçiyor ömrümden gözlerinde gizli hüzünleri, omuzlarına yüklenmiş hayatın çirkin, çetrefilli bütün halleri…
İki kapılı hanın neresindeyim şimdi?
Yollar geçiyor ömrümden, kavuşmaların olduğu bütün kavşaklara geç kalmışım… kararsızlığım değil buna sebep kazalarım…
İki kapılı han’ın neresindeyim şimdi?
Selma Polat