Çocuklar
24/11/2011
Çocuklar, yetişkinlerin turnusol kâğıdıdır. Çocuklarımızla birlikte ortaya çıkar bütün renklerimiz.
Çocuklarıyla sarıya dönenlere ve onların çocuklarına ne mutlu Onlar, güneş gibi sıcak, aydınlık ve sevecendirler. Üstelik maviden, yemyeşil bir baharı, kırmızıdan, dallara vurmuş turuncu ortaya çıkarıverirler.
Kazanmak
24/11/2011
Zaman, acılarımızın aktığı nehirdir bir bakıma. Bu nehrin yanı başındaki bir ağacın altına oturup, Nirvanaya ulaşmayı bekleyebilir insan; ama bu hissizlikten medet ummaktan başka nedir ki? Oysa insanı gerçek anlamda acılarının esaretinden kurtaracak olan, acılarından kaçmak değil, tersine onlarla savaşmaktır.
İnsan, acılarını yenmeyi, kazanarak bilmelidir.
Kazanmak, yengiyi hak etmektir, savaştığını yok etmek değil. Yok saymak hiç değil...
Özgürlük -2
24/11/2011
Özgürlük, çerçevesi olmayan bir formun içeriği olamaz.
Sınırsızlığın özgürlüğünden bahsedilemeyeceğine göre, bizde özgürlük isteğini uyandıran ya da özgür olduğumuzu hissetmemizi sağlayan, tıpkı özgürlük gibi doğuştan sahip olduğumuz bir irade olmalı.
Bu irade, adına ahlak dediğimiz doğru eylemin ölçeği olabilir ancak. Ahlak ve özgürlük, biri olmadan diğeri olmayan bu iki form, varoluş zincirinin temel halkalarıdır diyebiliriz.
Vicdan
24/11/2011
Vicdanla merhameti birbirine karıştırmamak lazım, vicdan tümel bir erdemdir, merhamet ise vicdanın yozlaşmış halidir.
Merhametiyle, iyiliği bahşettiği kibrine kapılır insan, oysa vicdanıyla, iyiliğe girdiğini bilir ki; iyilik, kalbin cennetidir.
Kaçış
27/10/2011
Hemen her türden kültür -kendi temel unsurları üzerinden- tepkisel ve giderek saldırgan bir hale gelerek ayağa kalkmış görünüyor. Neden? Güvene ve mutluluğa odaklı insan yapısının bu kaostan kurtulmak için tek yürekten beslenip tek beyinden yönetilmeyi bir huzur kapısı olarak görebilmesi için mi?
Bu ilahi yöneliş gibi gönüllü bir teslimiyet değilse bile belirlenmişliği herkesçe görülebilen bir yöneliş olarak intihar demektir, tüm yürekler ve beyinler adına...
Bilinçle yaşanan belirsiz bir ölümün sürekli tehdidinden, belirli ve bilinçsiz bir yaşama kaçış görüyorum. Burada ölüm hayatın sonu olmayacak çünkü hayat sadece yaşanmakta olan ana indirgenmiş olacak.
Cenneti sonsuz imkân, mutluluk ve ödevsizlik vaatlerinden kurtarmazsak, herkes gittiği bu yerin cennet olduğu sanısına kapılabilir.
Teknoloji
25/10/2011
Teknoloji bizi duyu-algısal değil duygu-algısal (duygusal) boyutta yükseltmedikçe, insanlık teknolojik olarak ilerlemiş sayılmamalıdır.
En ileri duygu-algısal teknoloji koşulsuz sevgidir. Arkasından koşulsuz vicdan ve sorumluluk duygusu gelir.
Kurtuluş
24/10/2011
Farkında olmadan günahlarını, hatalarını ve her türden yoksunluklarını bir ağlama duvarı gibi karşındaki insanla arana yerleştiriyor, onun için döktüğün gözyaşlarıyla kendi içinde okyanuslar yaratarak kimseye yüreğinde yaşayabileceği bir kara parçası bırakmıyorsun. Bu da öyle görünüyor ki karşındakine; acılarına, bir sevgiliye verdiğinden daha çok değer veriyorsun.
Suçluluk duygusunu sorumluluk duygusuyla devşirmeli insan, suçsuz insan yok; lakin af yolunda sorumlu insandır kurtulan -ki odur kurtaran
Cehennem
22/10/2011
Senin ateşin senin cürümün kadar, benim ateşim benim cürümüm kadar başkasının katilidir.
Ve aslında, herkesin ateşi kendini yakmaya yetecek kadar cehennemdir.
Aşk
4/10/2011
Seven, sevdiği konuşarak kalbine dokunsun istiyor da sevdiğine susarak dokunabildiğini hissediyor ya; aşk ilişkilerini bu paradoks zora sokuyor.
Dogma
25/11/2011
Hiçbir dogma, savaşarak ortadan kaldırılamaz, yerine başka bir dogma koyulmadığı sürece.
Nilüfer Aydur