Beni sen çağırdın bu yokluk ülkesine
İlk ben ses verdim yokluğun sesine.
Beni sen aldın götürdün: bir meçhul zamandı
Düştüğüm gün varlık hevesine
Beni sen çağırdın bu yokluk ülkesine...
Ya topraktım, ya toprakta bir nebat
Hatırlamadığım bir halimde iken
Bir nağmesiz çığlığa düşünce ben,
Uzunca bir yol derler geldiğim yola,
Beni sen geçirdin o yollardan, sen...
Mevsimler dört değil kırk oldu sanki,
Üşüştü yıllara birbirinden habersiz,
Hepsi geldi geldi gitti, bırakmadı iz.
Her mevsimin güzelliği senden idi,
Ne kar, ne yağmur, ne güneş değildi sebepsiz...
Beni sen çıkardın kırk kilitli,mahzenlerden
Beni sen bitirdin çorak topraklarda,
Beni sen eğledin bilmediğim konaklarda,
Gönlüm senin için kaldı bu diyarlarda,
Bilemem nereye giderim, gelişim nerden..
Bir kavun çekirdeğinde başladı hayat,
Bozkırda bir tarla, tarlada bir çekirdek.
Yağmurların rahmetiyle doyan yüreğim
Halden hale girer yetkinleşene dek.
Önce çekirdek, sonra acı ve ham kelek...