sarı papatyalar boyunlarını eğdiler,
dikenler
o narin ayaklara batmamak için
toprağa gömdüler sivri uçlarını...
soğuktan donmasın
sevgisiz kalmasın diye
güneş ısıttı,
rüzgar şefkatle okşadı saçlarını...
duyulmamış bir beste çalıyordu ağustos böceği
hayret,
ateşböcekleri güpegündüz ışıklarını yakar mıydı..?
o esrarlı göz
o pamuk eller
bu yaşam abidesi
hayattan bıkar mıydı......?.......
çöl mü sandın yanaklarını bu yaşlar ne....
çıkarıp attın hızmanı bu öfke kime.....
ayakların koşuyor giden sen değilsin...
ölümce bilmezdi senin sesin.....
bu veda çığlığı kimin.........
.
duymadı sesimi gitti
meçhul bir el onu ölüme itti...
şimdi bu ıssız yamaçta ondan geriye kalan
bir hızması
bir pabucu
bir saç teli.......
bugün kendini bu yamaçtan attı,
bir hiç uğruna ölenlerin en güzeli...........
..........