Bir Şubat Gecesi İstiklal Caddesi ve Günlerden Cumartesi Saat Sabahın Dördüydü

Kumkapı' nın Arnavut kaldırım taşları buz tutmaya başlamıştı... Hava soğuktu... Seyrek, küçücük ve titrek kar taneleri, kardan çok kırağı parçacıklarına benziyor ve yere düşmek istemiyor gibi yatay hareketler yaparak dans ediyorlardı.. .Sıra sıra mekanlardan klarnet ve akardiyon sesleri yükselmeye başlamış, ortalığa yoğun bir anason, balık, kebap, baharat gibi onlarca çeşniden buram buram kokular yayılıyordu... Kumkapı gene bir haftasonu müdavimlerini ağırlamaya hazırlıklıydı... Her bir işyerinin önünden geçerken temiz giyimli delikanlılar davranışlarıyla, ' Başımızın üstünde yeriniz var, dercesine içeri buyur ediyor ve bir çalışanı, ortağı ve ya sahibi oldukları dükkanlarıyla gurur duyduklarını belli ederek özgüvenlerini ortaya koyuyorlar ve özgüven aşılıyorlardı gelip geçenlere...

yazı resim

Onuncu Bölüm
Beyoğlu çevresinde beş yurttaşın donmuş cesetlerinin belediyece toplandığını ; donarak ölenler arasında önemli filmlere imza atmış ünlü bir yönetmenin de olduğunu haberin ayrıntısından öğrenmiş oldu . Ünlü yönetmenin gazetede kullanılan eski resmini görünce Hilmi şaşakaldı ; gazetenin kullandığı eski resimden bu yüzü çok iyi anımsıyordu, bir zamanlar okuduğu kültür ve sanat dergilerinden. Filmlerini de seçerek izlemekten keyif aldığı bir yönetmendi Toplumsal konuları işleyen bu yönetmen hakkında kovuşturmalar yapıldığını, darbe döneminde fişlendiğini, göz altına alındığını biliyordu Hilmi!... Usta yönetmenin son durumunu anlatan bir resim daha kullanılmıştı gazetede!... İlkin eşinden ayrılmış, işiyle birlikte kendisini de dağıtmış; buldukça içmiş ve İstiklal Caddesinin gediklisi olmuştu Hilmi nasıl olup da adama üstadım diye seslendiğine uzun süre hayret etti.. Adamın da tanındığı , sanısıyla gocunması onurunun hala ayakta olduğunun göstergesi diye düşündü uzun süre
Aynı gazeteden bir başka haber : Hükümet sözcüsü bakan: , altı ve fazlası çocuğu olan asgari ücretliden vergi kesilmeyeceği müjdesini veriyordu!... Buna çanak tutan hükümetin başı, İstanbul da halk otobüsünde yolculuk etse ve ya hastanede sıra beklese ve yahut ta içtenlikle gönlünden AB yi geçiriyor olsaydı böyle bir yasayı çıkarmayı aklının ucundan geçirir miydi ? En iyisi bir gece vakti İstiklal Caddesi nde volta atsın mı desem acaba? Oyun bittiğinde oyun salonundan çıkarken Hilmi bunları düşünüyordu hala!... Çıktılar. Saat sekiz olmuştu. . Yoldan bir taksi çevirip bindiler. Genel Başkan, ' Kumkapı, dedi...
Kumkapı' nın Arnavut kaldırım taşları buz tutmaya başlamıştı... Hava soğuktu... Seyrek, küçücük ve titrek kar taneleri, kardan çok kırağı parçacıklarına benziyor ve yere düşmek istemiyor gibi yatay hareketler yaparak dans ediyorlardı.. .Sıra sıra mekanlardan klarnet ve akardiyon sesleri yükselmeye başlamış, ortalığa yoğun bir anason, balık, kebap, baharat gibi onlarca çeşniden buram buram kokular yayılıyordu... Kumkapı gene bir haftasonu müdavimlerini ağırlamaya hazırlıklıydı... Her bir işyerinin önünden geçerken temiz giyimli delikanlılar davranışlarıyla, ' Başımızın üstünde yeriniz var, dercesine içeri buyur ediyor ve bir çalışanı, ortağı ve ya sahibi oldukları dükkanlarıyla gurur duyduklarını belli ederek özgüvenlerini ortaya koyuyorlar ve özgüven aşılıyorlardı gelip geçenlere...
Daha önce uğradıkları bir mekana yaklaşırken bir kaç delikanlı dışarı fırladı..' Buyurun Haşmet Başkan!... Haşmet Bey telefonla bilgi lütfetmiş miydiniz? Buyurun efendim gibi karşılama evresinden sonra içeri girdiler... Bu kez de içeride yer beğendirme faslı başladı: ' Şu masa nasıl? Şöyle iyi mi?... Sizi şöyle alsak... Böyle ne dersiniz?..., gibi saygı yüklü sözlerle teşrifatçılığın tüm incelikleri birer birer ortaya konulduktan sonra bir masa ayarlanabildi... Masa hemen hazırlandı... Herkes yerini aldı... Sıra ne yenilip içileceğine gelmeden Genel Başkan, şefi masaya istedi ve, ' Bu akşam tüketimden gelen gücümüzü kullanacağız, siz üretimden gelen gücünüzü kullanın da masamızı benzetin; haydi bakayım!, dedi ve ekledi: ' İçki olarak gaziler rakı içecek, arkası sana kalmış!.., diyerek bir kavganın içinde olduklarını da vurgulamış oldu...
Dün gece yapılan görüşmeye büyük umut bağlamışlar, sözleşme düğümünün çözümünde olumlu gelişmeler olacağına inanmışlardı... Sendikanın üyeleri de, hop oturup hop kalkıyor; yaşam pahalılığı cenderesinden biraz olsun kurtulmaya çare olarak Toplu İş Sözleşmesi' nin bir an önce bağıtlanmasını bekliyorlardı.. Ama dağ fare doğurdu... Görüşmeden çıkan gene çözümsüzlük oldu!... Şimdi işyerlerinde üyelere ne denilecekti... Sendikanın uyuşmazlığı masada çözmek gibi bir zorunluluğu vardı... Ne üye tabanında bir grevi omuzlayacak moral güç, ne de sendikanın kasasında grevi götürecek parasal olanak yoktu...
sürecek

Başa Dön