Bu Mevzi Bizim

dünyada dostlar var Yaşar / bilmediğimiz bütün ülkelerde

yazı resim

Bu Mevzi Bizim

Yaşar Doğan’a

dünyada dostlar var Yaşar
bilmediğimiz bütün ülkelerde
bütün coğrafyalarda
aynı damarda kan, aynı tende can
aynı sete bir çığlık gibi

ansızın ışıklar sönebilir
gök yarılırcasına yağmur da yağar
sonra mutlak ki
ama mutlak
güneş aynı yerden her gün yine doğar
her tomurcuk yeniden bir sevdaya dönüşür
ansızın susar bütün sesler
ve anarşist bir aşk doğar ellerimize
haykırsan sus derler
sus!
hak etmediğin kadar sus!
yani çığlığını boğmak isterler

ve sen adını isyan koyarsın yaşamanın
sonra inkarı da var bu işin
yüreğin ateşe düşer
cehennemi de yakarsın
“ille dostun bir tek gülü yaralar beni” demiş ozan
inkar dedim Yaşar
öyle az iş değil bu
ihanet gibi koyar insana

bilirim
ücalarını dosta sunduğun o yürekte
benim de var bir yerim
diyorum ki
bir elimi zirvesine koysam Munzur’un
bir elimi o küçücük tek adasına Karadeniz’in
tutup kaldırsam 15’leri sulardan
tam orta yerinden tutuşsa yüreği ülkemin
aşka sarınsa bastığımız topraklar
ve karanfile dönse her yan

gel yıldız toplayıp savuralım dostluğa seninle
bütün kararan yüreklere ay şavkısın bu gece
paslı kılıçları kırılsın düşman ellerin
evreni gezelim diyorum Yaşar
sonra inelim yeryüzüne
yürek yürek dolaşalım
türkü söylemenin, ana avrat küfretmenin
şarapnel parçaları gibi barışı saplamanın tadında
halka halka sökülüp atılsın bütün kin ve düşmanlıklar
tanklarla, toplarla üstüne gelenlerin
kağıttan kalelerini yerle bir etmenin aydınlığında
uyansın bu yeryüzü
bu gaflet Tanrılar’ı boğulsun döktükleri kanda

bu kuşatılmış ateş hattı
bu mevzi bizim
sana şiirden bir tabur asker yolluyorum
söz kuşanmış silahını
kalemi dik Yaşar
bin renge boyanmış atlılar geliyor üstümüze
bir biz biliriz kendi yurdunda esir olmanın utancını
durma zamanı değil
kuşan bütün silahlarını dostluğun
unutma!
“kağıttan kaplan”dır şimdi düşman dediğin
aşk dostun, sevgi yoldaşın olsun
omuzla yüreği
kıpkırmızı bir gelincik tarlası gibi
tomurcuklarını başımıza serp

söyle bana Yaşar
dünyanın kan ile kinden değil
aşktan kurulduğunu söyle
Kerem gibi yananların küllerinde açan güller
Ferhad’ın deldiği dağlar
bu coşkun akış
bu yürek atışı
bütün varlıkların aşktan doğduğnu söyle

bana “mutlu aşk yoktur” deme sakın
biz mut-suz ve umutsuz doğmadık
anamız gül koklamadı biz ağlarken
yayan yapıldak yürüdük köz üstünde yürek gibi
geçtiğimiz dağlarda kurtlar uludu
biz turna sürülerine katıldık
en mavisi bizimdir göklerin

mahrumiyetimize mahrem dediler Yaşar
kınandık adaletsiz
tepemizde üstün ırklar alçaklığı
horlandık, yerildik
kovulduk her kapıdan
ama yılmadık hiç bir zaman

kenarına tutunmuşuz hayatın
yaprak gibi düşebiliriz Yaşar
yaşamak
uçurumlarda sarmaşık gibi
dayatırken bütün güzelliğini
bu kanamak niye?

ırmaklar yatağını bulup
bitip tükenmez bir sabırla akıyor denize
kuşlar tadına varıyor uçmanın
papatyalar gebe kalıyor
altın rengi gözlerini doğurmak için bahara
baş döndürücü bir devinim bu
hep yeniye, hep yeniden yana
peki bu karanlık, bu zindan niye?

yerküre susadıkça bulutlar döküyor cömertçe
alıp alıp veriyor toprak ana
candan, canandan
kimi zaman da kan damardan
alıyor veriyor, veriyor alıyor
öyleyse bu hırs, bu kıyım, bu yıkım niye?

yaşanmalı, yaşamalı Yaşar
insanı insanda bulmanın hazzıyla
yani hep tebessümle
yüzün alabildiğince
gözlerin ta iç bebeğinden
yani yüreğin içinden yaşamalı
ant olsun ki, zil zurna sarhoş olmalı

varsın daralsın çember
çeperlerimizi saran duvarları yıkarak
zinciri-prangayı sevmek parçalamalı
vura vura dünyanın göğsüne
ölümüne, ölümsüzlüğe yaşamalı
öyle ki
yüreği mavzer gibi tetikte tutmalı...

Meral Vurgun

] ]

Başa Dön