Bir uçurumsun, adına yar deyip geçemediğim...
Koskaca bir tarihi yazansın.
Geçmişisin sen geleceğimin
ve geçmek bilmeyen en güzel yarasın.
Sen benim ayrılıklarımsın.
Sen benim ayrıcalıklarım.
Ve sen.
Giderken bu şehirden, bir daha dönmeyensin.
Evet.
Bu şehir...
Bu şehir de ağlanır ,
bu şehirde mutsuz olunur çünkü.
Acımasızdır.
Gidene yol veren kaldırımları vardır mesela.
Kalanı hiç düşünmeden, gurur yapar bu şehir.
Bırak der önce, gidiyorsa gitsin kendi kaybeder.
Sonra alır seni sokaklarına, şöyle bir gezdirir.
Onun evinin olduğu sokak,
bu şehrin en sevdiğin yeri olur sonra.
Odasının yanan ışıklarına bakarsın.
Sonra anlarsın ki,
veda ya bile müsade etmeden alır elinden sevdiğini bu şehir.
Ağlamak gibi bir terapidir,
korkularını yenebilcek kadar gözyaşı dökmen gerektiğini öğretir sana.
Bu şehir cehennemin dünyada yayınlanan fragmanıdır.
Ateşi ise, diğer şehirlere olan uzaklığı !
Cesaret hapıdır bu şehir.
Hiç düşünmeden yutarsın.
Ayrıca yardımseverdir de.
İntihar etmen için yollar gösterir sana.
En yüksek yerlerine götürür ayaklarını,
o müthiş manzarasını serer önüne.
Seni çağırır o manzara.
ışıkları gözünü çoktan almıştır zaten.
Geriye ise alması gerektiği bir tek canın kalır.
Önce hafif bir rüzgar estirir saçlarını,
Sonra koyar gözüne onun en can alıcı hayalini
En can alıcı noktasıyla; alır canını bu şehir.
Belina ÖZBEK