Sokakta misket yuvarlayan
Koşturup gülüşen çocuklara
Uzaktan çekinerek gelip
Hakaretler dinleyip
Üzülerek giden uzaklara
Başını önüne eğip
Darılan sokaklara
Bisikletini de alıp
Yukarı mahalledeki boş yola
Yarı ağlar halde giden
O da etten, kemikten
Aklı başında, zararsız
Ve sütün beyazı gibi karasız
O çocuğa yazık değil
Kimseye söz etmeyen ona
O utangaç, ufak çocuğa
Yazık değil de kime yazık
Arkadaşsız sokaklarda
Kâh güneşin altında
Kâh karlar üstünde
Yapayalnız gezinen
Elinde ince bir değnekle
Sadece kendine vurabilen
Kimseye el uzatmayan
O zararsız çocuğa zarar verdiler
Yerlere koca harflerle
Ben çocuğum yazabilen
Ama sadece yazabilen
Çocukluğunu bilmeyen
Yaşayamayan
Hor, hakir, yalnız, fakir
Yüzünde yok en ufak kir
Çünkü daha 8 yaşındayken
Allah ile tanışmış
Sonra insanlara alışmamış
Çocuk yaşta büyük adam
Kime derdini anlatsa
Dinlenmez
Yarıda kestirip atılır
Kanun gibi olmuştur
Her dinleyen bunu yapar
Üstelik dinlemediler
Ne diyorsun sen deyip
Dalga geçtiler
Çocuk büyüdükçe alıştı buna
Ergen oldu, erken oldu
Seviyesiz kaşarların diline
Nedensizce alay oldu
Yalnız oldu, öyle kaldı
Genç adam olup yürüdü
Şimdi o çocuk çok büyük
Ama hâlâ boynu bükük
İçi kırık, dökük
Ve çorabı hâlâ sökük
Bu şiire dize olan çocuk
Dize olarak kalacak
Ne güzel, burada yalnız değil
Bak, dizeler bol
Ama hayatta her daim
Yalnız bir kitap olacak
Hiçbir okuyanın anlayamadığı
Hadi anlayacağınız dilden söyleyeyim
O büyüyüp, yalnız yürüyen
Çocuk olamayan adam benim
Geçmiş ola, yaş geçti
Bisikletimi sattım, topumu kestim
Sade kalan bir kalemim
Bir bükük boynum
Bir de kırıntıları çocukluğumun
Ey eziyet dünyası
Ve beni hep horlayan insan
Mutlu oldun mu?