Dereden Tepeden (2)

yazımın bugünkü konusunu ağırlıklı olarak trafik kazalarındaki aşırı ölümlere ayırdım. Bir aile bireyini trafikte kaybetmiş biri olarak.

yazı resim

Dikkatli bir okuyucu iseniz son on günde karayollarındaki trafik kazalarında hergün onbeş vatandaşımızın yok yere öldüğünü gazete ya da televizyondan öğrenmişsinizdir. Bu ne aymazlık, bu ne vurdum duymazlıktır demek isabetli bir tanı olacaktır. Başka hangi ülkede olsa büyük kitlelerin oluşturacağı yürüyüşler düzenlenir, pankartlar açılır, dünya televizyonlarında birinci haber olurdu. Belki de ilgili bakan istifa ederdi.
İki üç günde bir işçi taşıyan kamyon devriliyor, on-onbeş ölü veriyoruz. Önceki gün Adana'da bir aile yok oldu trafikte, sanırım 6-7 ölü. Yazık ve günah değil mi?
Sanırım artık trafiği demir ve denizyollarına kaydırmanın zamanı geldi. Yoksa bunun için de IMF'den onay mı bekleyeceğiz? Toprağa verdiğimiz vatandaşlardan başka bu kazalarda parça parça olan araçların milli gelire verdiği zarar da mı hiç düşünülmüyor ? Yoksa " Cana gelmesin de mala gelsin ! " diyen yanlış atasözümüzü savunanlardan mısınız ?
Eskiden şehir içi kazalarda ölen olmazdı. Bugün hiç beklenmedik kazalarda durup dururken insan kaybediyoruz. Dünkü olaya bir bakın. Vapur iskeleye yanaşıyor, vatandaşlar inmeye başlıyor. Vapur, nasıl oluyorsa tam yol açılmaya başlıyor, halatlar gerilip gerilip bir giyotin gibi rıhtıma yeni inmiş yolcuları yaralıyor, bir vatandaşımız ölüyor.
Görevini yapmayan, işini iş değil oyun sanan her tür şoförün (buna kaptan, pilot da dahil) sebep olduğu kazalar da giderek arttı. Bugün aramızda daha doğrusu trafikte dolaşan yüzlerce katil şoförün olduğunu biliyor muydunuz? Bunu üzülerek söylüyorum ama maalesef var. Şimdi sanırım trafiğe çıkınca gözünüzü daha bir açarsınız, emniyet kemerinizi hemen bağlarsınız sonra da duanızı ederek yola çıkarsınız. Başkaca alacağınız bir önlem de yok.
Bütün bu olanlardan sonra Demiryollarının önemini anlatmaya, demiryollarına ağırlık vermeye ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu anlayacaksınız. Bir yılda karayollarında verdiğimiz kayıpların savaş, terör veya deprem gibi afetlerde verilmediğini biliyoruz da ne yazık ki hiç bir Sivil Toplum Örgütü bu konuda konuşmuyor, bir toplantı veya panel düzenlemiyor.
Acınası bir durum !
Demiryollarımız sekizbin küsur km.de kalmış, Karayollarımız maşallah her geçen gün Azraile doğru uzuyor, uzanıyor. Yüzbin km.yi geçti belki de. Şimdi
Boğaza üçüncü köprüyü de yapacağız. Şehir içinde deli danalar gibi dolaşacak bir trafiğe tanıklık edeceğiz.
Demiryollarını Doğuya ve Güneydoğuya cesaretle
uzatacak, onu tertemiz işletecek mangal gibi yürekli hükümetler istiyorum. Nasıl yaparlarsa yapsınlar göreceklerdir ki kültür ve barışın da mimarı olacaklardır. Buna kimsenin şaşmaması gerekir.
Gelecek kuşakların bunu göreceğine inanıyorum.

Başa Dön