bir derviş uykusu var ben de, dalamadığım
aramaktan yorulmuş
ıslıklı, yıldızlı gecelerde durulmuş
gözleri bilenmeden güneşe
bilinmeden hedefe koşulmuş,
bir dervişin ayakları var ben de.
bir dervişin yüreği var ben de, çarpamadığım.
yazları sıcak ve kurak geçen gönlümün
kışları yağışlı ve soğuk olan bir coğrafyanın insanlarına
nicelerinin yüzlerinden damıtılarak
kan, gözyaşı ve ter ile yoğrulmuş
dervişçe cevapları var ben de.
sana yaklaştıkça
söyleyecek sözü olmadığını anlıyor insan
anlıyor ve fakat susuyor
tasvir fakiriyiz ne de olsa.
binlerce yıl alem-i ademde
solumuş burnundan insanoğlu,
ağzından endişe vermiş
çünkü şüphe insanlık tarihiyle yaşıt
ama anladım ki gerçek;
hiç bahsedilmeyen yürekteymiş.
belki de bu yüzden senden konuşamazlığım
bildiğim bütün tariflerden ve tahminlerden uzak
acizliğim kusurlu oluşumdandır
beynim ise sürçülmeye müsait.
bilemem de, söyleyemem de
sonuçta ben; nurdan toprağa dilsiz bir tercümeyim.
bir dervişin sırrı vardı ben de
adam olup taşıyamadığım,
saklı kalmış bir dervişin elleri
yüz bulup açamamışım,
bir koza hatırlattı verdiğim sözü,
anladım ki; tutamamışım.