Doğalgazlı set üstü ocağa kararlı adımlarla yaklaştı, ama bu sefer üstüne hiçbir şey koymadı, sabah demlediği çayın çaydanlığını da bir kenara koyup dört ocağın gazını da sonuna kadar açtı. Hâlâ ayaktayken ocağa doğru eğildi; o çok sevdiği, günün ilk sigarasından derin bir nefes çeker gibi gazı ciğerlerine çekti. O an canı son bir sigara içmek istedi, ama bunu yapamazdı. Hem havaya uçmak ya da yanmak çok acılı bir son olurdu, hem de kimseye zarar vermeyi göze alamazdı. Hem zaten bunu kimseye daha fazla zarar vermek için yapmıyor muydu? Artık kararlıydı, saplantılı bir şekilde kendisine bağladığı insanları sonunda salıverecekti, kendisinin saplantılı bir şekilde bağlandığı insanların ise yakasını bırakacaktı. Peki acaba arkasından üzülecekler miydi? Üzülürlerdi elbet Annesi babası bunca yıl büyüttükleri evlatlarının gitmesiyle emeklerinin boşa gittiğine yanarlardı, hatta ağlarlardı. Peki ya o üzülür müydü? Üzülürdü şüphesiz, çok da ağlardı belki, ama her gidişin ardından olduğu gibi gözyaşları gidene değil de kendisi için akardı. Şimdi ben ne yapacağım diye ağlardı, acaba şimdi o ne yapacak diye ağlamazdı. Üstelik gün gelir bir başkasının omzunda ağlardı, sonra da yavaş yavaş o omzun sahibi için ağlamaya başlardı. Keşke onların ardımdan ne yaptıklarını görme, görünmez bir şekilde onları bir köşede izleme şansım olsaydı diye düşündü, belki de kendisine değer verildiğini kendisi için akan gözyaşlarıyla ancak o zaman hissedip onlarla birlikte o da, için için ağladığı zamanlardaki gibi yine görünmez bir şekilde ağlardı ve birden o an da ağlamaya başladı, hayatı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmiyordu, sanki o hayatı baştan sona tekrar yaşıyordu. Aynı acıları, aynı sevinçleri hissediyordu, sonra acılar daha ağır basıp onu teskin edici bir şekilde o ana, o son ana bırakıyordu, ya da terk ediyordu. Ama kararından vazgeçmemeliydi, artık hayattan vazgeçmeliydi. Yine de herkesten, her şeyden vazgeçmişti de, keşke bunu tek başına yaşamasaydı, bari ona son bir arzusunu soran olsaydı da hiç doğmamayı dileseydi. Bu dileği kim gerçekleştirebilirdi, gerçi bilmiyordu. Aslında biliyordu da bir tanrıya inanmadığı için bilmezden geliyordu. Ama sorun değildi, az sonra bir tanrının olup olmadığını kendi gözleriyle görecekti, işte o an ya aslında tek başına olmadığını anlayacaktı, ya da dileği kimse gerçekleştirmeden kabul edilecekti ve o beş duyusuyla bilincinin kapanmasıyla birden hiç doğmamış gibi olacaktı; bu dünya, bu evren de onun için hiç var olmamış olacaktı. Mutluluk veren o güzel anıların hiç yaşanmamış gibi olması ise hiç yaşanmamış gibi olacak büyük acılarının yanında onun için gayet ihmal edilebilirdi.
Dakikalar ilerliyordu, o ise hâlâ olduğu yerde ayakta olmasına rağmen sanki hedefine doğru kararlı adımlarla ilerliyordu. Gözyaşları hâlâ akıyordu da artık bir yolcuyu veda eden birininki kadar çaresiz ve içliydi. Birden tatlı bir uykunun bastırdığını hissetti ve yavaşça ama yine kararlı bir şekilde yere oturdu, sırtını ocağın altındaki dolaba verip gözlerini kapattı. Asıl dileğinin gerçekleşeceğine duyduğu inançla, ya da inançsızlığıyla artık sadece kimsenin, hiçbir şeyin onu yolundan döndürmemesini diliyordu. Burnu giderek kesifleşen gaz kokusuna alışmaya başlarken sonunda uykuya daldı.
Birden pek aşina olmadığı, derinden gelen bir alarm sesiyle uyandı. Nerede olduğunu kestiremedi, ne yaptığını hemen hatırlayamadı, o alarm sesi ise onu her sabah uykusundan uyandırmaya çalışan ama onun defalarca ertelediği, telefonunun alarm sesine hiç benzemiyordu, yatmakta olduğu sert zeminin de yatağı olmadığı aşikârdı. Çatlarcasına ağrıyan başını tutarak, neliğinin yeni yeni farkına varmaya başladığı halının üzerinde doğruldu, işte o an ne yaptığını hatırladı. Büyük bir şaşkınlıkla ayağa fırladı, o kadar şaşkındı ki planının başarısız olmasına dair ne bir üzüntü, ne de bir sevinç duyabiliyordu. Hemen ocağa eğilip tek tek bütün bölmeleri kokladı, artık gaz kokmuyordu ve böylece durumu anladı. O alarm sesi doğalgaz sayacından geliyordu. Son doğalgaz zammını hesaba katmamış, üç beş kuruşu zor denkleştirerek aldığı gaz onun planını gerçekleştirmesine yetmemişti ve herkesin lanetlediği o zam onun hayatını kurtarmıştı. Demek ki ölmek zamlanırken onun ölümü atlatması ucuzlamıştı da, bunu düşünmekten ziyade ona en çok bir şey koyuyordu, havanın suyun bedava olduğu o kadim günler hayatın ateş pahası olduğu şimdiki günlerde çoktan geride kalmıştı da bu koduğumun düzeninde ölmek de mi paraylaydı?
Doğalgaz
"Peki acaba arkasından üzülecekler miydi? Üzülürlerdi elbet"