Bana göre Türk sinema tarihinin en kayda değer filmi Şener Şen'in başrol oynadığı Züğürt Ağa'dır. Bu film ülkedeki sosyal yapının nasıl değiştiğini anlatırken, bugün yaşadığımız sorunların temelini öylesine net ortaya koyar ki kütüphane dolusu sosyoloji makalesinden daha değerlidir.
Film köydeki ağanın günlük hayatı ile başlar ve aynı ağanın ayağında terlik omzunda çiğ köfte tepsisi İstanbul sokaklarında dolaştığı sahne ile biter. Ağa'nın en iyi bildiği iş ağalık günlerinde verdiği davetlerde çiğ köfte yoğurmaktır. Şehirde hayatını kazanabileceği bildiği tek is! Köklerinden kopan, dağılan hayat şehirde yeniden kurulur. Mesleksizlik bu yeni yapıyı tanımlayabilecek en iyi ifadedir.
Bu yaz Hollanda'dan dönüşte hava alanında uçağa biniş kuyruğunda beklerken ister istemez gurbetçi vatandaşlarımızla sohbete başladık. Her biri köylerine özlem dolu! Hele biri var, "Kurban olayım köyümün kuru ekmeğine abi, buralar bize yaramaz" diyordu. Ben de uzun süre dışarıda kaldım. Tamam, memleket özlenir ama bunların ki bir başka. Sanki kökünden kopardığın ağaç gibi... Burada da aynı hikâye var. Dil bilmez, o şehrin içinde tutunacak hiçbir mesleki bilgi veya donanıma sahip değil, en alta mahkûm... Bu adamlar için köy kral olduğu yer.
İşte böyle, çoğunun meslek diye hıyarcı, piyangocu, domatesçi, kestaneci, çiğ köfteci, ne iş bulursa yapar amele, ırgat olduğu yerde hangi sorun olmaz ki...