“Nerdeyiz biz? Dünya mı? O da ne? Güneş sisteminde bir gezegen mi? E kimiz biz? İnsan mı? O da ne? Ben mi? Ne işimiz var burada? Bu da kim? Anne mi? Anne de ne?... Dünyaya ağlayarak açmışım gözlerimi. Hatırlamıyorum çok küçüktüm, annem öyle anlattı. Senelerce kandırmışlar beni. Leylekler getirdi seni, leylekler diye. Öyle güçlüymüş ki hayal dünyam inanmışım. Sevmişim beni besleyen, büyüten kadına, bağlanmışım... Sormuşum anneme “baba ne demek” ? Baba benim kocam, aşık olduk evlendik, seni istedik sen de geldin. Aşık da ne? Aşık aşkı yaşayan, hisseden kişi! Aşk mı? Anne o ne? Büyünce görürsün çocuğum...Ben şimdi görmek istiyorum, beni aşk’a götür hadi götür...Hadi aşka gidelim...Baba ühühü annem beni aşka götürmüyooo!!! Bak hanım bizim oğlan ne diyo, bu zamane çocukları çok alem, hahaha hiç güleceğim yoktu, ilahi... Zamanla anladım aşka gidilmeyeceğini. Şansa evdeysen o gün tıklatıyomuş kapını, yoksa çeker gider ama haa...Ha benim kapımı çaldığı gün mü? Çıkmak üzere hazırlanıyodum, bi baktım ki bu gelmiş. İçeri buyur ettim, ayıp olmasın... Aşk ne masraflı bi misafirmiş. O günden sonra hep bende kaldı. Bikaç kez niyetlense de gidiyim artık diye ben müsade etmedim. Annem bana öyle öğretti. Zaman geçti, evim şenlendi çocuk sesleriyle. Çocukken babam ‘seneler su gibi akıp geçti’ derdi. Nasıl yani böyle musluktan akan su gibi mi?... Annemler beni istemiş leylekler de kırmamış getirmiş hadi...ben de istemişim onları demekki. E ne diye ağlamışım o zaman peki? Ağlamışım, ağlamışım çok da sevmemişim demekki...Madem öyle neden bi türlü geri gitmek istemiyorum şimdi?”prefix = o /
Film Şeridi
Doğum ve ölüm... İki benzer yolculuk... Biri bilinmeyenden gelinen, diğeri bilinmeyene gidilen...