Fırtınanın Gözüne Yolculuk - 2 -

yolculuğun ikinci kısmı burada

yazı resim

--“Bunu aklımdan bile geçirmedim”diye yalan söyledi.

--“Bana yalan söyleyemezsin”dedi fare.

--“Unutma ki ben senin vicdanının yaratısıyım;bana yalan söylemiş olman ,kendine yalan söylemiş olmandır.Unutma ki ben senin parçanım” dedi fare.

İşte bu son damlaydı.Birden gözlerinin kızardığını ve sinirlendiğini fark etti.

--“ Sen bir faresin!Benim parçam falan olamazsın!!”dedi.

Acır gözlerle süzdü fare…

--“Sen hayatın boyunca bunu yaptın zaten. Dış görünüş ,dış imaj hiçtir. Burada bir martı veya balık olarak da bulunabilirdim,ama fareyim.Seni rahatsız eden kemirgen olmam mı? Peki neden düşünmezsin ki hataların ve kendine söylediğin yalanlar da senin içini kemirir.Anlamaz mısın ki; verilen cezaların,öğütlerin,yaşananların hiçbirisi boşa değildir. Benim burada fare olmam hatta yeşil gözlü bir fare olmam nedendir bilir misin? Sen o yeşil göze vuruldun,onun için kaçar gidersin buralardan onun içindir ki kendinle hesaplaşman. O sana senin alışkın olduğunu değil tersini vermiştir. Sen de hazmedemeyip kaçtın. Sonunu bile bilmediğin bir yola girdin. Bu kayıkla,böylesine azgın bir denizin ortasına kendini atacak kadar,karşılık bulamadığın yeşillerden nefret ettin. Bunun içindir ki;gözlerime dalar gidersin,bunun içindir ki beni denize atamazsın.Çünkü sen o yeşili çok sevmiştin. “dedi fare.

İçinin acıdığını hissediyordu. İlk kez duyguları bu kadar açık dile getirilmişti. Buna hazı olmadığını,belki de utanmasa ağlayacağını hissetti.

--“Ben..Ben çok kalp kırdım. Çok oyun oynadım!”

Sözcükler ağzından dökülüvermişlerdi. Bundan hoşlanıp hoşlanmadığını anlayamadı. Devam etmek istiyordu ama kendini hazır hissetmedi.Tam o anda;

--“Artık uyumayı hak ettin;en azından bu gece için”diye güldü fare.

--“İçin rahat olsun.Kayıkla ben ilgilenirim.Sen şimdi uyu. Daha yolumuz çok uzun…”

GÖZBEBEĞİNE HAPSETTİĞİN HER DAMLA SENİ BU ŞEHİRDEN KOPARDI

Bütün gece rüyalarla boğuştu. İlk rüyasında ; evini gördü. Ailesini salonda her zaman ki yerlerine oturmuş , konuşur gibi yapıp aslında kavga ederken gördü.

--“Gitmek lazım buralardan!” diye geçirdi içinden.
Sarı lacivert ağırlıklı bu salonda içeri sızan ışık,genişlik onu hiçbir zaman rahatlatmamıştı. Sonra odasında gördü kendini . Boşlukları kapatırcasına etrafa yayılmış biblolar,ve oyuncaklarla dolu odasında;

--“Buradan da gitmeli” dedi.

İkinci rüyasında “O” vardı. Yemyeşil bahçesi olan,bir köşkteydiler. Köşkün bahçesinde etrafı güllerle donanmış,bir mabete benzeyen çardakta oturuyorlardı. Sadece gözleri vardı. O’nu gözleriyle tanırdı zaten . O alaycı bakışlarının altında sevgiyi görüyordu ama alaycı bakışları yırtıp içeri giremiyordu. Sonra dudukları belirdi. İnce ve her zaman ki gibi gülen haliyle. O’na dokunmak istediğini hissetti,elini uzattı dudaklarına; o anda herşey silindi. Tek başına kalmıştı. Ağlıyordu. Hıçkırarak… Göz yaşları sel gibiydi. Bağıra bağıra ağlıyordu. Birden sıçradı.

Güneş gökyüzünde kızıl,sarı ışıkları ile doğuyordu. Deniz sakinleşmişti. Yağmur durmuştu.Sevinemedi.

--“Şimdi ne olacak?” diye düşündü.

Gözlerinde damlacıklar olduğunu fark etti. Gözleri sızlıyordu. Şaşkın bir haldeydi. Nerede olduğunu anlamaya çalıştı.

--“Bütün gece ağladın” dedi fare.

Aniden varlığını hatırlatırcasına … Karşısında gördüğü fare ile yeniden sersemledi.Sonra derin bir nefes aldı.Neler olduğunu hatırlamaya başladı.

--“Yavaş yavaş ağlamaya başladın. Bu iyi , yeniden tepki vermeye başladığının göstergesi bu.Çok uzun zamandır ağlamadığını biliyorum. Yaşadığın her çöküş sonrası içine akıttığın gözyaşları seni soğuk ve duvarları olan birine çevirdi. Gözbebeğine hapsettiğin her damla seni bu şehirden kopardı.” diyerek denizin ortasında bir yeri işaret etti. Artık etrafta denizden ve gökyüzünden başka bir şey yoktu.

--“Geçirdiğin geceden aklında kalanlar neler ? “ diye ciddi bir ifadeyle sordu fare.
Oldukça komik görünüyordu bu haliyle. Gülümsedi.

--“ Az bir yolumuz kaldı buradan kendini anlamış olarak inmeni istiyorum. Yoksa vardığımızda oradan da kaçmak isteyeceksin. “

--“Orası nasıl bir yer ?”diye umutsuzca sordu.

--“Aslında geldiğin yerden farkı yok. Senin tek amacın,yeni bir yerde,kendini yeniden,yeni insanlara anlatmaktı. Ama şunu unutma insanlar her yerde,aynı şeyler için aynı şekilde uğraşırlar. Bunlara bakış açını değiştirdiğin de daha kolay kabul edebilir ve her olayda keyifli bir yan bulabilirsin Sana hepsi mutlu ,her yer yemyeşil demeyeceğim. Mezarlıklar yerine çiçekleri görmediğin sürece en güzel yer bile sana dar gelecek biliyorum “dedi tarla faresi.

--“Dün geceden aklımda kalan…Aslında tam hatırlamıyorum .Biri veya bir şey için ağladığımı hatırlıyorum “dedi “Birde bir çift göz hatırlıyorum…”

--“O’nun gözlerini…değil mi?”

--“O?!”

--“Evet , O, seni buralara sürükleyen O’nun gözleri değil mi?" dedi fare.

--“Herşeyin bir çift göz uğruna olduğunu söyleme bana. Bana oldukça duygusalmışım gibi davranıyorsun. Her şey özel hayat değildir.İşte,evde,her yerde hayatım var benim. Bir tek duygusal çöküntü nasıl olurda benim gibi birini buralara sürükler?? ” Nefesi kesilmişti.

--“Genelde özel yaşantın hayatının tüm alanlarında etkili bunu biliyorsun . Yaşadığın her duygusal çöküntü hayatına farklı yansıyor. Bazen tamamen umursamaz oluyorsun;bazen de hırsla işine sarılıyorsun. Onun içindir ki bana duygusal olayların hayatında çokta belirleyici olmadığını söyleme. Bana tam açılmaya başladığın anda ne oluyor bilmiyorum tekrar araya duvarlar sokuyorsun . Neden?”dedi fare yarı şaşkın,yarı kızgın…

--“Hep acının pay düştüğü yanda olmak kolay değil.” dedi buruk bir gülümsemeyle.

--“Yaşanılan şeyler iyi ise kimse olmaz yanında,ama ne zaman ki ortada kötü bir şey olur sahneye çıkmak hep bana düşer…” dedi.

--“Ama bu senin seçimin zaten . Sen kendini yetersiz hissettiğin dönemlerde insanları bu şekilde kendine bağlayacağını düşündün. Sonra da onlar sana alıştı ve sen de alıştın. Şimdi artık istemesen de onların problemleri olduğunda ortaya çıkıyorsun. Bunu artık değiştiremezsin. Uğraştın; biliyorum, ama sonuçsuz kaldı. Yine suçlandın. Alıştırmakla suçlandın. Üzgünüm bu konuda sana yardım edemem. Ama öneride bulunabilirim: Bundan sonra üstüne düşmeyen sorumluluklar yüklenme.”dedi fare düşünceli düşünceli…

--“Kötü yakaladım seni değil mi?Bu soruna verecek çözümün yok!”dedi gülerek.

Fare gülümsedi. 5 dakika içinde fazlasıyla gülümsemişlerdi. Bu yakınlaşmalarının başlangıcıydı. Ama yine de içinde bir kuşku vardı. Çünkü karşısında açıldığı gibi kolayca kapanabilen birisi vardı. Bu yüzden çokta güvenmiyordu 5 dakika içindeki gelişmelere.Çok sert çıkmadan mı yaklaşmalıydı;yoksa saldırmalı mıydı?

--“Sabret “dedi fare”Sabret,sabretmeyi öğren.Sen çok acelecisin. Her şey hemen olsun istiyorsun. Sevgiler çabucak yaşansın, acılar çabucak sona ersin istiyorsun . Yaşamıyorsun sen; tüketiyorsun. “

--“Elleri…”

--“Efendim?”

--“Elleri aklıma geldi. Öylesine çekici elleri var ki…”

--“Beni dinler misin lütfen!!” diye söylendi fare.

--“Dinledim; şimdi sen de beni dinle. Elleri, benim ellerimden büyüktü; güçlüydü. Hep o ellere dokunmak istedim. Bir iki kere tenim bu zevke ulaştı,ama ellerim o anlarda hep öksüz kaldı. İşleri iyi şekilde yaptığımda yanaklarıma dokunup,gülümserdi. Mükemmel bir gülüşü vardı. Vahşi, sevimli, içten… Yüzüne bakmamaya çalışırdım hep. Gözlerini ve dudaklarını aynı anda gördüğümde içimde O’nu öpme isteği uyanırdı… “

--“Kendine acı çektirmekten zevk alıyorsun!! Sen…Sen …Delisin!! Evet delisin.!! O’na ulaşamadın, ulaşamayacaksın. Neden bu telaş o zaman, neden kendine verdiğin acı. ?! Sana hayran olan milyonların arasında ne işin var bu ADAMLA!”

--“Canımı yakarak beni düzeltmeye çalışıyorsun. Baştan söyleyeyim,taktiğin işe yaramaz . Senin karakterindeki insanlar da gördüm. Bu yol beni sana ve olaylara karşı vahşileştirir. Sonuna kadar batırıp, yeni bir düzende diriltme stratejisi denendi yeşil gözlü fare. Yemezler! Hahaha!Sana oyunun sonunu söyleyeyim. Tutsağım olursun!Ve ben,sen bana tutsak olduğun an seni denize atarım.Anladın mı?”dedi , sinsi gülümsemesiyle.

--“Kendine çok güveniyorsun değil mi? Herkes sana tutsak olmaz.Öyle olsaydı; O’da olurdu. Sen de kalkıp buralara gelmezdin. Anladın mı kötü oyuncu? Kendini bu kadar kutsadığın için hiçbir şeyi tam yapamadın zaten… Son zamanlarda hayranların bile senin yerine başkalarını koyar oldular. Hem de senden daha iddiasız,daha sade tipleri. Niye çünkü ; saflığın senin ukala çekiciliğinden daha önemli olduğunu anladılar. Senin gibi sadece egosu için seviyormuş gibi görünen birilerindense saf sevgiyi aramaya başladılar. Belki seni elde edebilselerdi hazzı büyük olacaktı,ama sonuçta terk edileceklerdi.Çok inatçı olanlardan da sen sıkıldın. Ama yine de arada kendini hatırlatmayı unutmadın.Sen aslında fahişe ruhlu bir kadınsın!!”. Son cümleyi kahraman edasıyla söyledi fare.

--“Şimdi kesin ağlayacak”diye düşündü fare…
Oysa….

--“Evet;ben bir fahişeyim.Hahahah!!Ama çok kaliteli ve akıllı bir fahişeyim.Ve sen benimle başa çıkamazsın!!” dedi.

İnanamıyordu. Tam O’nu hale yola sokacağını inandığı bir anda olanlara bakın.

--“Bu kadınla gerçekten işim var “diye düşündü.

--“Artık yatacağım. Seninle çene çalmak çok keyifliydi ama uykum geldi. Oraya vardığımızda beni uyandır.” dedi,ve sanki dünyanın en rahat yatağıymış gibi kayığın burnuna uzandı. Saçlarını ensesinden aldı. Ve uzandı. Bacaklarını uzatıp az önce oturduğu yere uzattı. Güneş ufukta kaybolmak üzereydi. Deniz kararmıştı.Dalga seslerinden başka bir şey duyulmuyordu.

--“Uykum yok” dedi sinirli bir sesle fare...

Ama güz saçlı kadın çoktan düşler alemine girmişti…

Rüyasında,”Ya söküp al yüreğimi,ya bana yaz sevdiğimi” diye başlayan Saadettin Kaynak’ın şarkısı fondaydı. Bu sefer büyük bir alışveriş merkezindeydi.Kaybolmuştu. Korkuyla tanıdık bir göz arıyordu. Bir anda O’nun gülen gözlerini gördü.”Gel!!” dercesine elini uzattı. Koştu,koştu…Oysa O’nun kollarını açtığı kendisi değildi.Buğday saçlı bir kızı sardı kolları. Ağlayarak uyandı.

--“O’ndan vazgeçmemeliydim. Korkaklık edip,kaçmamalıydım”diye hıçkırarak ağlamaya başladı.

--“Ben bir aptalım.O’na herşeyi söylemeliydim. Beni istemediğini duymadan gitmemeliydim. Neden hiç anlatmadım O’na NEDEN??”

--“Lütfen sakin ol!”dedi fare ve ilk kez yanına oturup minnacık patilerini ellerinin üzerine koydu. Hiç beklemediği bir tepki gördü; avuçlarının içine aldı O’nu ve öptü. Göğsüne bastırdı.Ve ağlamaya devam etti.

--“Beni bu kabuslardan kurtar ne olur!” dedi;acınacak bir haldeydi. Ela gözleri kıpkırmızıydı; damlalar sel gibi akıyordu. Kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Fareyi oturağa koydu. Ellerini mavinin ferahlığına uzattı; bir avuç huzur aldı ve yüzüne sürdü. Rahatlamaya başlamıştı. Başını kayıktan aşağıya uzattı.Saçlarını denizin mavisiyle doldurdu,ve geriye attı. Damlalar farenin tüylerini ıslatmıştı. Silkelendi.

--“Dünya duysun; artık benim için yoksun!” diye bağırdı.

Gözlerinde nefretin , kinin ve yeniden yerine gelen güvenin parlaklığı vardı.

--“Bunu kendine yapma.Yenilginden dolayı nefret doldurma üzüm gözlerine,hem yenilmiş sayılmazsın. Geri dön. Dön O’na ve söyle. En azından duygularına ve kendine dürüst ol.Git, dümeni geiye çevir. Tekrar başla.Sevgini söyle,gözlerine bak,yüzüne bak.Git,O’nu öp.Seni iterse,O’nu sevdiğini söyle ve git. Ama nedenlerin içinde boğulma!”dedi fare.

--“Dönemem; gittiğimin bile farkına varmamıştır. Bunu eğer hissedersem yıkılırım.Dönemem ,anladın mı olmaz!!İlk kez yeni bir hayat için cesaretimi toplayıp, çekip buralara geldim. Geri dönersem herşey aynı yerden devam edecek. OLMAZ!!Buna katlanamam. Oraya gideceğim!” diye ufku işaret etti.

--“Orada yeniden başlayacağım.Yeni bir çift yeşil bulurum belki ne dersin?” diyerek gülümsedi.
Bakışları yumuşamıştı.Ellerini uzattı. Hala saçlarından damlalar süzülüyordu. Şimdi her zamankinden güzel görünüyordu. Fare minik panitisini uzattı,bu narin ele…

--“Yeni hayatımda hata yapmamam için benimle gelir misin?”diye gülerek sordu.

--“Sana ihtiyacım olacak.İçimdeki fahişeyi beraber gömelim” dedi.

Gülümseyen bakışlarla süzdü fare. Ve denizin maviliğine; güneşin parlaklığına doğru yollarına devam ettiler.

Yeni sevdalara ve yepyeni hüzünlere doğru…

Yorumlar

Başa Dön