Ilık ılık esen rüzgar ve fonda eski bir plak..
Gözlerim eski günlerin hülyası ile buğulanmış..
Göçüp giden sevdiklerim, köyde misket verdiklerim, okulun düzünde köşe kapmaca oynadıklarım, murzuğun tepede salıncakta sallandıklarım, bir bir film şeridi gibi gözümün önünde.
Yaşlılık hamuruyla yoğrulmaya başladığım bugün, çocukluğum ve gençliğime bir selam yolladım yine.
Bir geçmiş var içimde, hiç geçmeyen.
Hiç kimse bana eski eşyaların sıcaklığını vermiyor.
Kimse bana yaşlılarımızın muhabbetini, merhametini, samimiyetini gösteremiyor.
Amcamın evinde siyah beyaz televizyonun kanal değiştirme mandalının çıkardığı tık sesi kulaklarımda çınlıyor bugün.
Önce pazar sineması ve sonra bizi dışarda On üç oynamaya çıkaran pazar konseri.
İzlediğim kovboy filminin başrol oyuncusuydum, hayali kısa süren.
Kendime geldiğimde fark ediyorum ben yine benim diye.
Hani çocuğuz, yalınız, yalansızız ya...
Kendimize bile yalan söylememişiz henüz...
Üzerine titrediğimiz hiç bir şey yok.
Ne sevecek olduğumuz bir eşya, ne de korumak zorunda olduğumuz bir sevgili..
Mutlu bir gelecek hayali, endişe edeceğimiz her kaygı çok uzak bize..
Kapısında oynadığımız evin üst katında çalan amcamın ahşap Grundig marka radyosu.
Sanki hep aynı müzikler yüklenmiş gibi. Hâla, şimdi Türkçe sözlü hafif müzik dinleyeceksiniz diye fısıldıyor kulağıma.
Dedim ya bugün bir hüzün gemisiyim eski limanlarda demirleyen......
M. AVCI
03 04 2020