Gölge Dövüşü

bu kaçıncı yumruğum, ve bu kaçıncı guard-ının ardında sırıtışın

yazı resim

sanırım yenilmezsin ben.
bu kaçıncı yumruğum,
ve bu kaçıncı guard-ının ardında sırıtışın.
bir yanlışlık var bu işte.
sürekli atak yapan ben,
hep yere yığılan ben...

yok hayır.
şizofren ayaklarına filan takılmıyorum.
esaslı bir dövüş bu.
yumruklarımdan damlayanlar,
gerçekten gözyaşı.
gözlerimde biriken kırmızı,
hakikaten kan.
ve dudaklarımın arasında,
bir yorgun intikam…

heyt be arkadaş.
kaç kişi izliyordur bu müsabakayı?
kaçı hangi bene yatırmıştır,
avuçlarında ki en değerli alkışı.
hangi güzel vurulmuştur,
öyle sere serpe devrilişlerime.
pehhh…

bak eylül geldi.
birazdan gong çalacak,
ve yirmi altıncı round-a hazırlanmak için çekileceksin köşene.
kulaklarında yine cengaver sözler uçuşacak;
-yapabilirsin, başarabilirsin.
-acı yok, acı yok…
(palavra, ben’i yensem o’nu yenemem)
umutlarını bir soğuk su gibi dökeceksin tependen.
çalkalayıp tüküreceksin düşlerini.
ve gong sesi.
-fight!

bu böyle olmayacak.
seni ringin dışına davet ediyorum ben.
biraz kuralların dışına çıkalım.
elime ucu çivili sopa alayım
yada közlenmiş demir bir çubuk
ve yahut dikenli bir tel…

hayır olmaz.
bir şair için çok sadistçe.
en iyisi bir kalem.
-evet bir kalem.
böylece yumruğu indirmeden gözlerini karartabilirim.
dozajı yüksek cümlelerle damarlarından direncini çekebilirim.
ve kalemimin ucuna dolayıp ruhunu,
seni alaşağı edebilirim…

saçmalık.
mantıksızlık içinde, mantıksızlık içinde, mantıksızlık
ben;
bütün çıkmazlar da biten şiirlerin sokak tabelası
ben;
suları çekilen bir gölün tek ahh-halisi
ben;
hüznün dramatize edilmemiş zarafeti.
yapamam…

herkes mırıldanmaya başladı.
insanlar kan görmek istiyor.
insanlar birilerinin acı çektiğini görmek istiyor.
haydi ben!
indir guard-ını.
sen de savur yumruklarını.
ikimizden biri kazansın,
üzerinde onur yazan altın kemeri…

hey koç!
bir kez daha devrilirsem,
havlu yerine kefen fırlat.
-fight!...

Mustafa Durukan

Geç bir sonbahar gecesi,öğrenci ağlayarak uyandı.
Ustası sordu öğrencisine...
'Kabus mu gördün? '
'Hayır.'
'Üzücü bir rüya mı gördün? '
'Hayır' dedi öğrencisi.
'Tatlı bir rüya gördüm.'
O halde neden böyle üzgünce ağlıyorsun?
Öğrenci gözyaşlarını silerken sessizce cevapladı...
'Çünkü gördüğüm rüya asla gerçek olamayacak.'

Başa Dön