Yaşlı mı yaşlı, sevimli mi sevimli, beli iki büklüm bir teyze ağacın dibinde, bohçasının üzerine kafasını koymuş, yatıyormuş. Küçük kız kardeşimi fırına göndermiştik. Ağacın dibinde yatan yaşlı kadını görünce, kardeşim kadının yanına yaklaşmış. “Teyze sen burada niye yatıyorsun” diye sormuş. Kadın, “Kaplıcadan çıktım, gidecek yerim yok, burada yatıyorum” demiş. Kardeşim “Hadi bize gidelim” diyerek alıp getirmişti kadıncağızı evimize. “Anneciğim yaşlı teyzenin gidecek yeri yokmuş, ağacın altında yatıyordu bende aldım getirdim. Bizde kalabilir mi?” diye sordu anneme. Annem kadına sordu soruşturdu, temiz, pak, yaşlı bir kadıncağız. Kocasını ve oğlunun birini savaşta kaybetmiş, diğer oğlunu da savaşta hastalandığı için tebdil i hava verilerek eve gönderildiği esnada evde yitirmiş. Kadıncağızın kimsesi yokmuş. Hayrına birisi romatizmalarına iyi gelir diye kaplıcaya getirmiş. O gün kaplıcaya girmiş çıkmış ve gidecek bir yeri olmadığı için de bir ağacın dibinde yatmış. Ağacın altında yatarken kardeşim, annemin çok merhametli olduğunu bildiği için alıp getirmişti evimize. Merhametli anneciğim karnını doyurduktan sonra kadına bir güzel yatak hazırladı ve kadıncağızı yatırdı. Annem fizik ilmiyle uğraşan iki ağabeyini Çanakkale savaşında şehit verdiği için çok hassastı. Annem, kaplıcaya da gidip, bu kadıncağız eşini ve oğullarını bu vatana şehit vermiş, bu kadından para almayın, bende kalıyor diyerek bilgi verdi.
Kadıncağız kaplıcaya gidip geliyor, annem ona yiyecek hazırlıyor, yedirdikten sonra da yatağına yatırıyordu. Kadıncağız çok bilgili ve aydın bir kişiydi. Rüyalarında eşini ve oğullarını çok güzel ve yeşil bir mekânda gördüğünü ve kendisinin de oraya gitmek istediğini söylemişti bize. Her gördüğünüz kişiyi kılığına kıyafetine bakarak bilgisiz sanmayın. Çok güzel giyinen, bilgisiz cahil insanlar o kadar çok ki memlekette. Çok kötü giyinen bilgili, görgülü, doğru düzgün konuşmasını bilen insanlar da az değil memleketimizde. Bu kadıncağız işte böyle biriydi. Bizim milletimiz, insana değil de dışındaki elbiseye değer veriyor maalesef.
Annem yaşlı teyzeye, “Madem eşin ve oğulların savaşta ölmüş, şehit olmuşlar, neden sana maaş bağlanmadı?” diye sorunca, yaşlı teyze, “Onlar bu vatan için savaştılar, ben ordudan para alır mıyım? Asla, elimde olsa ben orduya yardım ederim. Bir devletin ordusu güçlü olursa, o devlet ve o devletin milleti de güçlü olur. Ben sürünürüm, dilenirim, yine de ordudan maaş almam. Her zaman orduya yardım yapmak isterim. Bir devletin ordusu güçlü olursa, o devleti yıkamazlar” dedi.
Yaşlı teyze bizde yirmi gün kaldı. Sonra annem onu memleketine gönderdi. Çocuk aklı nereliydi, nereye gitti hatırlamıyorum. Ama ne önemi var, o güzel insan memleketimin bir yöresindendi.