Ne önemi var ki yazılanların, ne önemi kaldı ki okunacak bir beden bulamadıktan sonra kelimelerin art arda sıralanışının ve ne önemi kaldı ki bir yüreğe dokunamadıktan sonra kurulan cümlelerin uzun uzadıya uzayan paragrafların. Önemsiz geliyor artık yazmak. Bakınca akan hayata herkesin yaşam koşuşturması arasında okuyup okuyamadığını bile bilmeden bir şeyler karalamanın anlamsız olduğunu düşünüyorum çok uzun bir süredir. Oysa ki sevdaları yazmak, oysa ki güveni yazmak , oysa ki yaşanılmış tüm güzellikleri yazmak için heyecanla beklerdim günün geceye dönmesini. Şimdi ise gün akşam olsa da , sabahlar olmasa da zaten akıyor hayat. Nasıl yaşadığınızın neler yazdığınızın ve yüreğinizde ki yorgunluğun ne yazılası bir yanı kalıyor nede okunası bir tadı. Çevreniz daraldı mı günden güne ve bu daralan çevrede çıkar ilişkileri arasında nefessiz kaldınız mı sadece derin bir sessizliğe bırakıyor bedeniniz ve siz günden güne bu çirkefliği düzeltememenin yorgunluğu ile eriyip gidiyorsunuz. Sessizce
Sessizce kayboluyor yazılanların tadı, her kelimede her cümlede duyduğunuz haz. Olsa da olur olmasa da olur diyor yüreğiniz çoğu zaman. Ve sessizliğiniz koca bir çığlık oluyor sadece yüreğinizin duyarlarına çarpıp yankılanan. Tabiat ananın uyanışı gözünüze çarpmıyor mesela, hergün evden çıkınca sizi umutlandıran ağaçlardaki tomurcuklar sıradan geliyor yada bir kedinin yahut bir köpeğin çimlerin üzerinde hoplayıp zıplamasını izlemekten zevk bile almıyorsunuz. Gazete bayisinin önünden geçerken gözünüze çarpmıyor gazete manşetleri heyecanla bir gazete alıp o kukuyu içinize çekmiyorsunuz . Yaşam sadece evden işe , işten de eve giden bir yol arasına sıkışıp kalıyor hayatınızda. Türkiler bile sizi anlatmıyor desem, O her hecesinde kendinizi bulduğunuz kimi zaman gözlerinizi buğulandıran kimi zaman ise yüreğinizi hoplatan türküler bile sıradan geliyor. Çünkü artık herkes her türküyü dinliyor , her türküyü söylüyor aynaya bakmadan , kendini bilmeden ve kendinden bihaber yaşayarak. Oysa Türkü tadında yaşamak isterdik biz. Türkü tadında yaşayarak yıldızlara tutunurduk. Oysa şimdi yıldızlar yerlerde ve türkülere ulaşmak kolay. Her birey mert, her birey adam , her birey dürüst, her birey onurlu. Dedim ya işte o yüzden bu çirkef düzeni değiştirmeden türküleri bile kirletmek istemiyorum kendi yamacıma bulaşan onca sistemin kiri ile.
Şimdi kızacaksınız beklide bana, bu umutsuzluktan bu buhrandan ötürü. Belki birsen adamsın diğerleri madam diyenleriniz olacak. Yada yine kime kızdı bu manyak kimden hıncını alamadı diye düşünenleriniz bile olacak. Ama inanın bunların hiç biri değil beni benden alan. Sadece yaşadığım dünya içinde olanca kirden, pastan ve balçıktan kirlenen kelimelerimi bir rotaya koyamamam.Dedim ya Türküleri bile kirlettiler artık. Dahası var mı? sorarım size. Gerçi bu sözden sonra bir bağlama ustası dost sitemkar sitemkar iç geçirecek bana türküler kirlenir mi? diye söyleyenine göre kirlenir diyelim be dost deyip onu da gönülle yelim inceden. Belki hata bendedir ve bunların hepsi bahanedir. Belki ben böyle yaşamayı seçip dünyaya düşman olmuşumdur bilinmez. Ama dünde dünden öncede hep dediğim gibi ait olmadığımız bir dünyada , ait olmadığımız bir şekilde ve ait olmadığımız bir düzenin içinde yaşıyoruz. değişmeyen ve değşmeyecek tek gerçek bu.
Neyse Yine saçmaladım en ucuz yanıyla. Yazdıklarımdan tat almayarak sonra yaklaşıyorum her kelimede. Oysa daha başka şeylerden bahsetmek isterdim. Daha anlamdı daha sıcak daha dokunaklı. Mesela; Bahar geliyor Anadolunun dört yanına kimi yanında kar, kimi yanında yağmurla insanın yüreğine işleyen toprak kokusu. Her yağmur tanesinde yeniden yaşam vermenin umuduyla uyanan toprak ve yeniden yeşillenen ağaçlar. Körpe filizleriyle göz kırpıyorlar yüreklerini ısıtan güneşe ve güneş tüm sevdası ve sıcaklığıyla sarıyor bedenlerini. Yüreklerimizin insan kalan yanını görüyorum bugün doğada. Kuşların şehrin gürültüsünü bastıran cıvıltıları arasında hayata tutunuyorum aldığım nefesin tadını bedenimde hissederek. Ve yüzümde inadına bir gülümseme ile adımlıyorum dokuz altı yollarını Ve birazdan oturacağım döner koltuğumda karşıma geçen bu sistemin kiri ile kirmenmiş insanların neden güldüğümü sorguladıkları yüz ifadelerini bir kez daha haz alarak görmek için. Ve dudağımda bir türkü yüreğimde sevdam. Geride bıraktığım beni olanca saflığı ile uğurlayan oğluma kavuşmak için tüketeceğim bir gün belki bir ömür belki saatler ve sonunda günün tüm çirkefliğinden beni kurtaracak olan o sıcak gülümseme tatlı bir öpücük ve evime dönmenin huzuru. Ve bana dünyanın en güzel hediyesini veren karımın gözlerindeki umut ışığı ve Anamın bitmek tükenmek bilmeyen bana olan sonsuz güvenini gözlerinde yaşayıp tüm olumsuzlukları kapıda bırakmak. Baharı yaşıyorum bugün. Gerçi kış olsa da yaz olsa da , hatta güz olsa da umut varsa zaten insan baharı yaşar hayatında.. ve bu yazacaklarımın gölgede kalıyor yüreğimdeki umutsuzluklarla. Ve bir yanım bahar bahçe , bir yanım sessiz bir çığlık oluyor.. Yüzümde o insanların nedenini sorgulayacakları gülümseme kayboluyor. Ve ben sessizce yazmaktan, okumaktan ve hatta umutla yaşamaktan vazgeçiyorum
Elbette her insanın yüreğinde var olan bir umut ışığı vardır yarınlara dair. Bu umut ışığı insanlarla konuşup, onlarla paylaşıp değerini arttırır günden güne. Ama işte dedim ya maalesef artık benim yaşamımda bu lanet olası dokuz altı zaman zarfında yüzüme gülüp ardımdan konuşan ve çıkar , kokuşmuşluk ve yalan furyasının içinde üzerime bulaşan kirlerin gölgesinde kalıyor o ışık. Ve ben benden geçiyorum ve kendimi yanıyamaz hale geliyorum. Hani diyordu bir türküde Cem Karaca Beni siz delirttiniz evet beni siz bu hale getirdiniz.. Kaypaklıklarınızla, Para karşısında sattığınız onurunuzla ve menfaatiniz için verdiğiniz selamlarla . Beni siz bitirdiniz. Sahte dostluklarınızla, kahrolası yalanlarınızla ve yapmacık gülümsemelerinizle Ve beni siz tükettiniz.. Tutamadığınız sözleri vermekle, onursuz yaşamlarınızla ve uç kuruşun karşısında attığınız türlü taklalarla Ve benim umutlarımı siz tükettiniz. İnsanlara olan güvenimi boşa çıkararak ve verdiğiniz sözleri tutmayarak Ve size verdiğim değeri hiçe sayarak!...... Şimdi kim bunlar diyeceksiniz Kimse hatta hiç kimse Herkes onurlu namuslu şerefli ve dürüst iken bu yazdıklarım benim aynadaki yansımam kafanızı takmayın. Kim diye de sorgulamayın. Yani uzun lafın kısası saçmaladı deyin gülün geçin ne dersiniz?
Gülüp Geçin
Saçmaladım işte önce okuyun Sonra zaten gülüp geçersiniz!...