Gün ve Biz

İnsanız ya, zamana ve yaşamın ritmine egemen olamıyoruz her zaman. Gün, nasıl isterse öyle yönlendiriyor bizi. Ne kadar dirensek de günün getirdiği iklime göre şekilleniyor yüreğimiz.

yazı resim

İnsanız ya, zamana ve yaşamın ritmine egemen olamıyoruz her zaman. Gün, nasıl isterse öyle yönlendiriyor bizi. Ne kadar dirensek de günün getirdiği iklime göre şekilleniyor yüreğimiz.

Bazen gereğinden fazla duygusal, bazen fazla ciddi, bazen fazla alıngan biri olup çıkıyoruz. Bu hâlimiz ister istemez çevremize, dostlarımıza, yakınlarımıza da yansıyor.

Bazen hiç de hak etmediği halde, bir dostu, arkadaşı yada sevdiğimizi incittiğimiz, kırdığımızda oluyor, arkasından pişmanlıkla başımızı duvarlara vurduğumuzda…

Bazen ağlıyoruz hiç olmadık bir yerde, bazen gülüp geçiyoruz başımızdaki derde. An geliyor ölüp ölüp diriliyoruz, an geliyor, acı, keder, üzüntü de dahil bu hayat geçici biliyoruz…

Sevdiğimiz kadar sevileceğimizi, saygı duyduğumuz kadar saygı göreceğimizi, kısacası hak ettiğimiz kadar mutlu olabileceğimizi unutuyor, kendimizi kurguladığımız düşüncelerimizin doğruluğu iddiasıyla avutuyoruz.

Her fırsatta sahip olduğumuzu dile getirdiğimiz engin hoşgörü yerini gaddarlığa bırakıyor böylesi zamanlarda. Yaptığımız iyilikleri bir biri ardına sıralarken, gördüklerimize karşı körleşiyor ve hatta nankörleşebiliyoruz.

Oysa, herkesi mutlu etmek için çırpınan insanlarız aslında. Ve biliriz ki; Ne vakit bir eğrilik ettik, ne zaman bir kötülükte bulunmuşsak, ardından hemen layığını görmüşüzdür. Ne zaman gökyüzüne bir nefes bir dua göndermişsek, ardından ona benzer bir iyilik gelmiştir.

Lakin gün, istediğimiz renkte doğmuyor her gün… Ve biz, kazandıklarımızın sarhoşluğunu yaşarken, kayıplarımızın farkına varamıyoruz çoğu gün…

Mümtaz Beğen

Başa Dön