Gurbetçi Destanı'ndan

Bu destana Nazım Usta'nın Memleketimden İnsan manzaraları gibi

yazı resimYZ

Usta bizim ele varınca
De ki; “ gördüklerim birer karınca
El ayak çekilip, hava kararınca
Sırtlarındaki buğdayları bırakınca
Vatana özlem, satana sitem
Ezilmişliğe, unutulmuşluğa
Yanık bir ezgi ağızlarda buruk...”
Müsadenle işine karışıyorum biraz
Ammâ;
Buralarda ne ilkbahar gördük, ne de yaz
Mevsimlerin hep sonbahar olduğunu yaz...
Eğer bizi sual eden olursa (!)
“Dönen çarkın dişlisi değil ammâ
dişlilerin arasında yağ olmuşlar;
çarıklarını çıkarmışlar,
karınlarını doyurmuşlar
paralar kazanmışlar
yüreklerinin yarısını
geldikleri yerde bırakmışlar,
hallerini anlatacak yar bir yana
yazdıracak katip bile bulamamışlar”
diye anlat, diye yaz...
... Hani O türküye inat;
ne buraları mesken tutabildik,
ne de sılada sevdiğimizi unutabildik...
gördün değil mi Usta;
insanlarin “İnsan”a susamışlarını,
duydun değil mi Usta;
altın kafes kuşlarının haykırışlarını!
“İlle de vatan, ille de vatan!”
ya, 20’sinde, 30’unda, 40’inda, 60’ında
çocukların şarkısını:
“ Orda bir köy var uzakta
o köy bizim köyümüzdür”
Duymasan da anladın çok iyi biliyorum
O şarkıyı artık ben de söylüyorum.
Ya da “25, 30, 40 yıl oldu geleli”
Sözleri dökülürken ağızlardan
Ses tonlarındaki hüzün farksız mıydı,
“ Dönülmez akşamın ufkundayız
vakit çok geç” mısralarından...
ışığı gördün mü Usta;
“Hoşgeldin”lerde
hasret hasret parlayan,
“güle güle” lerde
gönül deryasında yakamozu andıran...
bu hikaye, “Bir Yol Hikayesi” değil Usta,
60’larda buralara yollanan
yani sen- ben henüz doğmadan
70 cent için birara hatırlanan
ve yine unutulan
milyonların sesi,
bir tas çorbanın hikayesidir...
burasi Almaya’dır, Hollanda’dır,
Belçika’dır, Fransa’dır, gurbettir,
El kapısıdır,
“Yadeller” denen yerdir
Aliler’in, Veliler’in
Hasanlar’ın ,Mehmetler’in
Zoraki ikinci vatanıdır...
Şikayet mi?
Hâşâ ne hakla!
40 yıldır yazılmamış
Gurbetçi Destanı’dır....

Başa Dön