HAİNLER VE KAHRAMANLAR
Bugün bir şiir okudum.Bir vatan haininin şiirini.Öyle bir hain ki doğduğu topraklardan kovulmasına karşın hala eserlerinin yayınlanmasına izin veriliyor.Birde değişiklik yapıp haberleri izledim bugün.Kahramanları gösteriyordu beyaz cam.Suikastlar yapan,halkı bölen,yoksulun yetimin hakkını onları yok etmek için kullanan kahramanlar.
Sırf aykırı olduğu için iktidarla uyuşmadığı için Pir Sultan’ı astık yıllar önce. Oysa sadece güzel bir dünya istiyordu. Kardeşçe yaşamayı öğretmeye çalışıyordu.Bir an çıkar gruplarının tahriklerine kapılmanın bedeli çok ağır oldu.Pir Sultan’a görülmemiş eziyetler yaptık.Bize öğreteceği daha çok şey vardı.Ama bize hiç gönül koymadı.Çünkü o bir gönül adamıydı.Halkının masumiyetine inanıyor ve onları seviyordu.
Her insan kardeşçe yaşayalım, kimse kimse vurması, düşmanlık olmasın diyor.Peki söylemekle oluyor mu?Sinema tarihimize adını altın harflerle yazdırmış olan Yılmaz GÜNEY’i dönemin iktidarıyla aynı fikirlere sahip olmadığı,muhalefet olduğu için ülkesinden kaçırttık.Onu da vatan haini ilan ettik.Böyle bir vatandaşımız yok dedik.Sanki haksızlığa direnme cesaretini gösterebilen,toplumumuzun gerçeklerini bu kadar çıplak anlatabilen yüzlerce aydınımız varmış gibi ona ihtiyacımız yok dedik.Doğduğu topraklara,sevdiklerine hasret;gözü açık yolcu ettik onu.Bizim sanatçımıza bizden daha iyi onun değerini bilen binlerce yabancı eşlik etti son yolculuğunda.Ardından gözyaşı döktüler.Ancak yıllar sonra o bizim evladımız deme cesaretini gösterebildik.Ama hala onu kendi topraklarına getirip ruhunu huzura kavuşturamadık.
Bir “Mavi Gözlü Dev” vardı bu dünyada.Tanrı onunla vatandaş olma şansını bize verdi.Çok beğenmişlik edip elimizin tersiyle ittik bu şansı.Öyle bir hırsa kapıldık ki;onun aşk şiirlerinde bile ona komünist yaftası yapıştırdık.Söylediği her sözde bir anarşi arayışı içine girdik.Oysa o kendi memleketine,kendi evine şiirler yazmak istiyordu.Tanımadığı şehirlerde kalmak zorunda olduğu nemli otel odalarına değil.Cadı avına çıkmış gibi kapitalist,anarşist dediğimiz aydınların peşinden teneke çalarak kovaladık onları.Böyle geçti bir Nazım’da…
Birde türkülerimizin asi çocuğu Ahmet KAYA vardı. Şarkı söylemek istedi diye insan vatan haini ilan edilir mi,demeyin?Bizim ülkemizde ediliyor.Başka bir dilde şarkı söylemek istediği için onu da kovduk.Madem dilimiz o kadar üstün neden uluslar arası yarışmalarda ülkemizi İngilizceyle temsil ediyoruz.Neden böyle kararlar aldıkları için sorumluları vatan haini ilan etmiyoruz.Belki de korktuğumuzdandır.
Hepsini teker teker kovduk.”HAİN” dedik.Ölülerinin bile doğdukları topraklara gelmelerine izin vermedik.Ama işin garip yanı sadece bedenlerini kovduk.Onları kovan devlet halkın zihinlerinden ne onları silebildi ne eserlerini.Onlar halkın kalbinde yaşamaya devam etti.Yani onları gerçek anlamda kovacak cesaretimiz bile yok.Yaptığımızın devamını getiremeyecek kadar aciziz.
Sırf oy kaygısına Ahmet KAYA’nın,Nazım’ın,Yılmaz GÜNEY’in ve daha nicelerinin yıllar önce söylediklerini başbakan daha bugün söyleyebildi.Olsun oda bir kazanımdır.Umarım bu söylediklerinin arkasında durabilme cesaretini gösterebilir.Yoksa bu da yeni bir malzeme bulununca unutulup gider.Tek dileğimiz bu sözlerin arkasında durulması ve bir an önce o aydınlarımızın kemiklerinin de olsa doğdukları topraklara getirilip şereflerinin iade edilmesidir.
Hainler ve Kahramanlar
Bu yazıyı sayın başbakan sözde demokratik açılım için yatığı nutuklarda Nazım Hikmet'i,Ahmet Kaya'yı andığında yazdım.Yılarca bu sanatçılarımız dışlandı tek istediğim onların adlarının,fikirlerinin siyaset adına sömürülmekten vazgeçilmesidir.gerçekten bizim değerlerimiz oldukları için adları zikredilsin başka şeyler için değil.