Ne zaman yetersiz kalmışsa
Şehirlerin kanalizasyonları,
Sokaklara hâkim olmuştur
Yolsuz kalmaktan korkan,
Lağım orduları.
Kürsülerde uzun kuyruklu kemeler,
Etraflarında cansiperane koruyucuları
-arka sokaklardan devşirme,
karanlığın, miğferli sıçanları-
Ve muhakkak, en gür sesli olanı,
Yalayarak şehir zenginlerinin artıklarını;
Uzatacaktır mazgalların birinden,
Yaygaracı başını.
-Kemirin farelerim, büyümeden henüz,
şehri pislikten kurtaracakları.
-Kemirin, daha kundaklarında burunlarını
ki almasınlar pis kokuları.
-Kulaklarını kemirin hepsinin
ki duymasınlar insanlıklarını.
-Fakat bol yalan üfleyerek kemirin ki farelerim,
uyanmasınlar ve uyandırmasınlar başkalarını.
O, bağırdıkça sıtmasından
Goebbels’inin elleri yorulur alkışlamaktan
-ki yorulmamıştır hiç,
direnenlerin başlarını koparmaktan-
Lakin söyleyin bana,
Ele geçirilebilir mi yağmur,
Damla damla toplanmakla?
Bir akşam karanlığında,
Bir şafak alacasında,
Yırtılmaz mı göğsünün ortasından,
Gökyüzü, indirmez mi yüreğini insana?
Yeniden filizlenip omurgasından,
Sayfa sayfa kalkıp ayağa,
Edebiyatla, felsefeyle, sanatla,
Yok etmez mi bu düzeni, insan olan
İşlevsiz kılmakla?
Bitmez devrimi,
İçinde insanın, mayasında
Bitmedik,
Yazdım buraya,
Hâlâ varız, hâlâ
İnadına.
Ocak, 2008
Not: Birkaç yıl önce çalakalem yazdığım ve uyumaya bıraktığım bu şiiri, edebi bir değer taşımamakla birlikte, son derece samimi duygularla yazılmış olduğundan paylaşmaya karar verdim. İçinde geçen birtakım argo kelimeleri, noktalama hatalarını ve şiire yakıştıramadığım denli çokça kullanılmış bağlaçları, bu bağlamda değerlendirmenizi dilerim. Düzeltmeye çalıştığımda, kaybetmekte olduğu samimiyetin daha rahatsız edici olduğunu hissettiğimden, öylece bırakıyorum. Kusurlarım affola...