ne bir izi ne işareti kaldı,
gürül gürül akan çeşmelerin,
o bereketli sevda pınarlarının,
yürek çarpar, gönül titrer, zaman dururdu,
ne zaman görünse o gül endam,
erken çıkan ay gibi balkonundan.
nasıl dönerse dünya habersiz bizden,
öyle dönerdi başım uzakta benden,
içimden gelirdi, bir şiir mırıldanırdım,
sesimi, iniltimi duysun isterdim,
pişmanlık çiçeklerini okurdum Baudlaire'den,
ya da Göl Saatlerini,
anlamaz görünürdü ama bal gibi anlardı,
ben de anlardım, âşık hiç anlamaz mı ?
dudak ucundan, yarım gülüşünden.
sular seller gibi geçti zaman,
ne yazlar ne mevsimler geçti,
un ufak etti, öğüttü sevdaları
adına Zaman denilen değirmen,
yağmurları ve sarı yapraklarıyla
bir o kadar da sonbahar geçti,
nasıl örttüyse o sevdaları,
nasıl sildiyse izlerini defterden,
özlüyor yürek şimdi giden sevgilileri,
açık kalmış bir zaman aralığından.