Gözüm uzaklara daldı, gönlüm uzaklara uçtu. “Ah” dedim, “bir kuş olsaydım şimdi, bende uçup gitseydim.” Hasret düştü bir kere gönlüme, bir resim düştü gözlerime. Hangi göz var ki; o resme bakıp ta ağlamaz hangi kalp var ki; o resme bakıp ta titremez? Bu gözler hayran olacak çok şey gördü ama bu iki kare artık “benden güzeli yok” dedi.
Ah o “yeşil bakışlı yar”! O masum ve nazlı bakışı nasıl gider gözlerimden, öyle bir bakış görmedim ki ben. Oldukça mütevazı ve sade, ihtiras ta yok içinde. Ama gel gör ki; bir kez bakışın bakışına değse, büyülenmişsindir demektir sende. Çekimine girersin, kurtulamazsın artık ondan. Zaten de kurtulmak değildir derdin. Düştükçe düşersin içine, iyice düşsün dersin içime.
Ah! “yeşil ama hüzünlü bakışlı yar” hüznün öyle bir işledi ki içime; gülmek haram oldu gözlerime. Çözemediğim bir gizem var sende. Çözemediğim bir büyü, çözemediğim bir çekim var sende. Köşeyi dönünce o gül kokun doldururdu içimi. Çektikçe çeker içime, mest olurdum sende.
Hiç beklemediğim bir anda çağıran sendin beni. Demek ki baştan beri niyetin kendine âşık etmekti. Başardın da sonuçta. Adını duyduğumda merak etmeye başladım seni, şehrine vardığımda bir an önce görebilmek için süzdüm her köşeyi. Ve işte ilk görüşte aşk. Gördüğümde çarpıldım hüzünlü gözlerine. Dönmek mecburiyetim olmasaydı eğer ayrılıp ta gelmezdim dizinin dibinden. Bir an gözlerimi ayırmazdım senden. Gözlerim gözlerindeyken ayrılsın isterdim ruhum bedenimden. Ancak saatler gelip ayrılığı vurdu, otobüs zalimce beni alıp yola koyuldu. İşte o an hiçbir ayrılık bu kadar ağır gelmemişti bana, gözlerimden yaşlar boşalmamıştı böyle umarsızca.
Sana vurgunluğumun üzerinden iki yıl geçti. Şimdiyse; gözler burda, kalp orda. Beden burda ruh orda.
Ah! Birde “kara bakışlı yar” var. Ya sana ne demeli? Öyle bir baktın ki gözlerime; hapsoldum kaldım sende. Adını ve güzelliğini çok duymuştum ama nihayetinde Leyla’yı da güzel yapan Mecnunun gözleriydi. Oysaki yanılmışım güzellik senin aslınmış, benim gözlerimse sadece nasibi olanını görebilmiş.
Ah o kara bakışlar, öyle bir saplandı ki içime; kara sevda oldu kök saldı kalbime. Herkes yerinden memnundu, o kalbimden kalbim ondan. Hangi sevgili bu kadar sevilirdi ki?
Vakitler senden de ayrılığı vurduğunda yine o fırtınalar koptu ruhumda. Ah bu ayrılıklar da neyin nesi?
Gelirken bir sürü resmini getirdim yanımda, karşılığındaysa kalbimi bıraktım sana. Hiç şikâyeti yok halinden çünkü kalbim çok memnun yerinden. Ama gözlerim isyankâr ,“neden”… “ben neden resimlerle avunuyorum yok mu benim içinde sevgiliye kavuşma?” diyerek feryat ediyor. Ha bire hasret gözyaşları yolluyor sevdiğine, olur ki halime acır da “gel” der diye.
Kara bakışlı yârin kara sevdayı düşürmesinin üstünden kalbime, iki yıl geçti geride. Şimdiyse gözler burda, kalp orda. Beden burda, ruh orda.
Ah! Gözlerine hüzün düşen yeşil bakışlı yârim. Ah! Medine’de vurulduğum sevdiğim “Yeşil Kubbem”
Ah! Kara bakışlı, kara sevdalı yârim. Ah! Mekke’de vurulduğum sevdiğim “Kâbem”
Kalbim ve ruhum orda zaten ama istiyorum ki; bedenim de olsun orda.
Hasret Günleri
Gözüm uzaklara daldı, gönlüm uzaklara uçtu. “Ah” dedim, “bir kuş olsaydım şimdi, bende uçup gitseydim.”