Bir Maraton Koşusundayız, Ödül Gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, dillerin tatmadığı, kalplerin idrak etmediği, tarifsiz devasa bir ödül. Varlığı aşikar ulaşılması başlangıcın delili. Ancak koşuya başlamadan önce söz ve eylemler, yol göstericiler ve naklediciler tarafından dağıtılmış,
Yarışmacılardan kimi, koşunun amaçsız olmadığına kanaat getirerek nakledicilerin sözlerinin onların amellerinin bir ifadesi olduğunu ve bu amellerin de somutlaştırılmış hallerini görerek inanarak tebliğ belgelerini bir bir koşuda uygulamaya koyulmuş. kimi başlangıç çizgisine adım atar atmaz koşudan ayrılıp bir kuş misali hedefe varır ve seyre dalar, kimi attığı her adımın hesabını yapar verilen her nefesin bedelini nasıl öderim der. Kimi neden bu koşu deyip düşüne düşüne gider, kimi kazanma ümidi ve kaybetme korkusu arasında dolanır, kimi varış noktasını unutmuş bir sarhoş misali, kimi çığlık çığlığa, kimi kahkaha ata ata, kimi kendi olmaktan çok önündeki adımları taklit ede ede koşudaki adımlarını şekillendirmeye koyulmuş, kimi her şeyi unutmuş koşudaki lezetlere ve güzelliklerin seyrine dalarak an'ları yaşamaya koyulmuş, kimi düşmüş düştüğü yere takılıp sorgulamaya başlamış neden ve niçinler le uğraşmaya koyulmuş, kimi bitiş çizgisine vardığını hissederek ilk adımdan bulunduğu noktaya kadar tebliğcilerin ve nakledicilerin sözlerini hatırlayınca başlamış feryadu figan etmeye, kimi... sonuç olarak her atılan adımın bir sonraki adımın gelmesine delalet eder.
Eğer ilk adım salt söz olmuş olsaydı her şey ilk adımda bitmiş olurdu ve ikinci adımın atılmasına gerek duyulmazdı, adımların bir bir eyleme dönüşmesi sonraki adımlara yol gösterir ve sonraki adımların şekillenmesine rehber olur, yanlış atılan her adım olumsuzlukların bir çığ gibi büyümesine vesile olur, bazı adımlar gerek eğitimle gerek tecrübeyle atılır. Herkes içinde kendi batağını taşır. Her zaman insanın ayağının sürçmesine ve düşmesine neden olacak yaşantılar vardır. Ve yaşam, bu düşme ürküntüsünü hep duyumsayarak akan bir süreçtir. Hiçlik bir yumak gibi yaşamın her yerini sarmıştır. Bu hiçliği besleyen şey inançsızlığımızdır. Kendi olmaktan vazgeçen kişi, artık ne olursa olsun fark etmeyen biridir Bekleyişin içinde kendini yitiren bilinç, arayışın içinde kendini bulan ben. Beklemek ve aramak. Belki de bekleyişi aramak. Arayışta beklemek. Anlamsız bir dünyayı anlamlandıran tam da bu ikisidir...
Allah dostları kalplerini peygamber çağrısına ve Peygamber ışığına açarlar nefsin dizgininden tutup tevhide doğru zorlu bir yolculuğa çıkarlar... ne garip varlıklarız putumuzu kendimiz yapar kendimiz tapacak bir zaafımız var içimizdeki herhangi bir güç odağı bizdeki zaaflardan birini yakalayıp kendine kul haline dönüştürebiliyor, İnsanların Yaşadığı bir coğrafyada yaşamak zor be kardeş (bitki)....