Dün gece, tüm ben’i topladım bavuluma
Koca şehiri katlayıp.
Lacivert akşamı doldurdum kalemime.
İlk yazdığım alfabeyi gömüp satırlara
Çocukluğumu,
Tozlu ayakkabılı fotoğrafımı aldım duvardan.
Çerçeve hizası sararmış
-ortası temiz badanalı yoldaşım- ortada kaldı
Bazan gözlerim dalardı leylak avucuna
Bazan öfkem inerdi bir yumrukta taş göğsüne.
Beyaz beyaz kanadı gözlerim
Toprağına bıraktığım canlarımı
İşimi, dostlarımı, yatağımı, masamı
Beni ben yapan tüm yanımı
Sıkıştırdım sol yanıma.
Eski bayramlardan kalan mendilimin arasına
Öptüğüm elleri koydum.
Avucuma sıkışan paraların terini kokladım
Yılların çizgilerinde
Koca gövdemin ne kadar da çelimsiz ruhu varmış
Çocuk olmak istiyorum..
Büyümenin gölgesinde
Sobelenmek istiyordu göğsüme sıkışan çığlık
Eteklerine saklansaydım annemin.
Günün yorgunluğunu anlatan babama özenmeseydim keşke
Misket yuvarladığım arnavut kaldırımlarını düşünüp
Mırıldanmaya başlıyorum radyoda sabah 7’de
Köyümüz köylümüz programının türküsünü
Arkasını yarını beklerdik kahvaltı sofrasını hazırlarken
Siyay beyaz ekranda ki insanlar beni görüyor mu acaba diye
Dibine kadar yaklaştığım televizyonsa kimbilir hangi hurdalıkta.
Dün gece tüm yıllarımı topladım bavuluma
Yazdığım şiirleri astım yıldızlara.
Kırdığım kalplere yandım,
Sevildiği halde yanımda olmayanları yerdim.
Çekmecede naftalin kokuları arasında bulduğum
Nakış işli gömleğimin üzerinde
Bizi biz yapan parçalarını yapıştırdım
Yırtılan geleneklerin
Ne kadar liğme liğme olmuş oysa.
Çatısı çatlamış memleketimin.
Ninnilerimi duymak istedim küçük beşiğimi görünce
Büyüdüğümü hatırlattı bana masamda ki diplomalar
Sahi nerden mezun olmuştum
Hayat okudum oysa
Diploması olmayan…
Mezuniyet kıyafeti -kefen paramı- saymak istedim
Rafta eski bir kitap arasında biriken.
Derin bir nefesin soluğunda farkettim ki
En iyi dostum, en kötü düşmanım yine benmişim.
Sırlarımı, acılarımı, sevinçlerimi kattığım kağıtları aradım
Özlemleri, tükenişleri
Sabah olmadan toplamalıydım herşeyi
Beni ben yapan ‘ben’i.
İşte başladı İstanbul uyanmaya
Ezan sesleri içinde son huzurum koca şehirde
Göğüne yandığım koca şehir
Ben mi fazla geldim sana
Yoksa sen mi güçsüzdün ?
İşte gün ağrımaya başladı solmuş perdeler ardında.
Birazdan beni uğurlayacak ezanlar
Seni uzaklarda yaşamak için, ektiğim tomurcuklara
Düşecek gözyaşların.
Ve ben uzaklarda gözlerimi yıkayacağım
Son vedamı yapacağım bahçemde ki güllere
Onlar koca göğüne bakacak ömrünce
Ben göğe bakıp seni yaşayacağım başka kıyıda
Gül kokusunda ki yanımı sana bıraktım
İyi bak İstanbul’um tüm kalanıma
Gölgemi cebime koydum,
Bavullar kapıda
Her gün hoşgeldin diyen anahtar sesi
Son uğurlamasında….
Hoşçakal …. ] ] ]