Hüzün peronları
Vah gönlüm (mü) diye inlemeli gönlüm
Ah istasyonlarında hangi peronda iner ağrılarım
Bilemez katarlar, bilemez işte
Neler taşıdıklarını, raylar üstünde/ hüzün
Ve gömleği yırtılmış bir aşkın
Çıplak halini. Bilemezler
Ağyâr eden gönle abad eden hangi mısradır
Ben şiirlerini ilahi ezgileriyle doldurdum yüreğime
Kutsal bir menbaada beslenendin bu yüzden
Bu yüzden salkım söğüt, bir arasat meydanında
Gidince a’raf yalnızları hissetim
Yakışmaz şimdi filinta gibi yalnızlığa
Anmak yokluğunu bir kasede/hüzün deminde
Hazan mevsimlerinin yaprak dökmeye hazır
Mum alevlerinde müsaittir/hazırdır pervane
Ölmeye/olmaya/yanmaya
Sankileşen zihnimde, savaş ütopyaları
Şehrini işgal altına alma hevesi,
Geceyi tutsak etme neşvesi
Ateş etme/yaygara koparma/bıçkın dikiş
Hüzün iskelesi /ısırgan otu/kopar siyahı
Yalnızlıktır kırmızı
En çok da telaşında vahlaşan eyvah zihnim
Vurulgandır her hasrette, gece vardiyasıyla
Bilemezsin, bilemezsin işte
Göm diye beklediğim sabahlar
Çık diye arkamdan vurmakta
Meftûn ateşe kibrit bulma pahasına
Saklıyorum ahları, gönlümün koridorlarında
Her zerresine kâkülünden ırmaklar
Derilince serinliyorum/abad oluyor gönlüm
Şimdi bir yalnızlığın sermestliğinde
Sokakların kimsesizliğine dalıyorum
Ellerinde ateş almayan bir kibritin
Ateşli belirişleriyle/ıslatıyorum şiirimi
Sen birikiyor/söz birikiyor/hasret cümlelerinde
Peyderpey hazan birikiyor