İhanet

yazı resim

Ne zaman gittin benden
Bu kadar kolay mıydı ihanet
Anlayamıyorum…

Sen gittiğinde hayallerimi de alıp götürdün,
Sen gittiğinde bana yıkık dökük bir hayat bıraktın,
Sen gittiğinde gözlerimi de götürdün yaşlarla dolu,
Sen gittiğinde tek başıma ve boynum bükük kalakaldım.
Şimdi düşmeden yürümeyi öğrenemiyorum bir çocuk kadar…
Senin adın ihanet olsun artık!

Yağmurların yıkadığı göz yaşlarımı kurulamadan önce
Ruhumun kirli bedbahtlığını yıkıyorum rakıyla
Ruhum öz güvenini yitirmekte
Her tanışıklığımızda onu teselli etmek derdine düşüyorum…
Ben böyle iyiyim bedbaht bir ruhla.

Ben seni gerçekten seviyorum.
Kendinden fazla değer biçtiğinde arıyorsun kendini yerlerde
Hayallerimi de, umutlarımı da, yarınlarımı da,
Her şeyimi aldın.
Tarumarım, perişanım, sefilim, darmadağınığım,
Serseriyim, değersizim, soysuzum, döküntüyüm,
Mecnunum, divaneyim, aptalım, delişmenim
Artık ben hep hepsiyim!
Hepsiyle birlikte seni aradım senden uzaklarda
Anladım ki sevmek ölmekmiş.
Sevmek mutsuzlukla gider ölüme;
Yani, bir tebessümle başladığın yolculuktan göz yaşlarıyla ayrılırsın
Göz yaşları başladığında sevmek de başlar tuz basılmış bir yara gibi
Yalanlarla dolu, acılarla dolu bir dünyada yaşıyorum.
Ben mutsuzum…
Aglıyorum
Gözyaşlarımı saklıyorum kalbimde.
Dünya bir oyuncak, ömür boyu onunla oyalanıyorum…

Tanıştığım her kızı sana benzetmeye kalkıştıkça
Seni bulabilme umutlarımı küçültüyorum, kendim gibi.
Ya da tanıştığım kızların her birini
sana öyle çok benzetiyorum ki,
Yatağımda bıraktığın ihanetlerini veriyorlar bana yaşayarak
Her dokunduğum tende
sadakatsizliğin lağım kokusu konuyor parmaklarıma
Diller ve dudaklar birlik olmuş şuh kahkahalarda
Ben darağacımda oyalanırken
Edepsiz çocuk gibiler
ağır geliyor aşkımız, kaldıramıyorlar…

Yüreğimden damarlarca öfke yolları
Kin kusuyor karanlık çeperleri
Nabzın her atışı kurşun sesleriyle ölçülüyor
Arkadan takılıyor bileklerimin kelepçesi
Her damar yüreğime taşıyor öfkemi

Başa Dön