İki Şehrin Hikayesi

kıpkırmızı düşüncelerle başlamıştım şiirimi yazarken.bunaldığım bir gece, kısık ışık altında,hafif titreyerek kelimeleri düşünmeye başlamıştım.sonunda ne olduğunu anlamadan yazmaya bıraktım. küçük ve çelimsiz harflerin oluşturduğu,anlaşılmaz kelimeler

yazı resim

Tarifsiz iki şehir kurmuştum kafamda
renksiz şimşekler gibi...
Seksek oynanmayan taş sokaklara benzeyen
İki rüzgar gülü almıştım parktan
Tarifsiz eski, bedelsiz ağlamaklı...

Ayakkabısız iki çocuk kurmuştum düşümde
yelsiz değirmenler gibi...
Eşikte ayak sesi, yan odada kemanın inlemesi
Parmaksız eller gibi çırpınan müziğin sesi
Öylesi hissiz, derinden neşesiz...

Aldırmaz görünen bir taş parçası bulmuştum yerde
şişlenmiş kem göz gibi...
Kırmızı bir gecenin ardında kalmışa benzeyen
Tutarsız kadınlar gibi seçmiştim aradan
Ölesiye derbeder, çabucak kırılan...

Kısık sesli bir radyo dinlemiştim rüyamda
Kopmuş düğmesi yerde gökte aranan
Yanar döner şarkılar vardı galiba yan odada
Kısa kısa ve kesik kesik gördüğüm rüyadan kalma
Sayısız renkli, uzaktan sedefli...

Ve ardından ince ince yağan yağmurun sesi...
Beyaz bir bulutun gülümsemesi...
Harp çalan meleklerin müziği...
Flütçü cücelerin eğlencesi...
Ve gene kurulan iki şehrin hikayesi...

Başa Dön