sen hiç yılların yorgunu, ezilmişi
yaşlı ayakları üzerinde kendini taşıyamayan teyzenin
torbalarını taşıdın mı?
hiç artık kötülükleri bile göremeyen ihtiyar dedeleri
karşıdan karşıya geçirdin mi caddenin korkunçluğunda
hiç saçları kirden yapış yapış, üstü başı perişan
salya sümük ağlayan çocukları öptün mü tiksinmeden
yapabildin mi bunları yıllardır?
hiç en ucuzundanda olsa bir şişe şarapla
köprü altında sızan garibanların dünyasına girebildin mi?
onlarda öyle hikayeler vardır ki hayatla ilgili
hiç canının sıkıldığı soğuk, yağışlı pazar günleri
bir kaç çiçek alıp hasta ziyaret ettin mi kimsesiz
oysa insan bir hastahanede, bir askerde bekler hasretle.
söyle bunları yapabildin mi hayatta?
sen hiç yokluktan su içerek bastırmak için açlığını
hayattan kopan yoksul insanları duyduğunda
bir kumanya torbası bırakabildin mi kapılarına sessizce.
hiç bir kutu ciklet alıp kimsesiz çocukların
anası, babası oldun mu bir günlüğüne.
söyle yapmayalı kaç yıl oldu bunları?
sen hiç emekli kuyruğunda bekledin mi
sapır sapır ölen ihtiyarların yerine.
hiç verdin mi bir hediye kimsesiz, fakir geline.
yaptın mı bunları hayatta, yapabildin mi?
gördün mü o insanların gözlerini
gördün mü o gözlerdeki ışıltıyı
yaptıysan bunları ve gördüysen o ışığı
işte şimdi sen insansın
insanı sevmek bu işte..
GÖREBİLMEK O IŞILTIYI MUTLU GÖZLERDE..