İslam Birliği ve Küfrün Tasallutu: Düşmanlık, Zayıflık ve Umut

Son 250 yıldır İslam âlemi, çeşitli içsel ve dışsal sebeplerle büyük bir çöküşün içine girmiştir. İslam dünyasında bir birlik ve güçlü bir siyasi yapı bulunmadığı için, batılı güçler Ortadoğu, Afrika ve Asyadaki pek çok ülkeyi kolaylıkla hedef alabilmiş ve işgal etmiştir. Irak, Libya, Afganistan gibi ülkelerde, bu işgallerin ardından sadece topraklar değil, aynı zamanda doğal kaynaklar da yağmalanmıştır. Bu durum, İslam dünyasının zayıflığının bir yansımasıdır.

yazı resimYZ

Son 250 yıldır İslam âlemi, çeşitli içsel ve dışsal sebeplerle büyük bir çöküşün içine girmiştir. İslam dünyasında bir birlik ve güçlü bir siyasi yapı bulunmadığı için, batılı güçler Ortadoğu, Afrika ve Asyadaki pek çok ülkeyi kolaylıkla hedef alabilmiş ve işgal etmiştir. Irak, Libya, Afganistan gibi ülkelerde, bu işgallerin ardından sadece topraklar değil, aynı zamanda doğal kaynaklar da yağmalanmıştır. Bu durum, İslam dünyasının zayıflığının bir yansımasıdır.
İslam dünyası, son yıllarda adeta bir hasta gibi kan kaybetmekte, her geçen gün daha da güçsüzleşmektedir. Batı'nın ekonomik, kültürel ve siyasi hegemonyası altında yaşamaktadır ve bu durum, İslam âleminin dünya siyaseti, ekonomisi ve kültürü üzerinde hiçbir söz hakkı kalmamasıyla sonuçlanmaktadır. Batı Medeniyeti, günümüzde insanlığın tartıştığı ve özendiği kavramların kaynağıdır. Batılı ülkeler, kültürel ürünlerini tüm dünyaya dayatırken, İslam dünyası bir nesne konumunda kalmaktadır.
Kur'an, İslam birliğinin ne kadar önemli olduğunu ve bu birliğin sağlanmadığı takdirde İslam âleminin zayıf kalacağını açıkça belirtir. İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur (Enfâl Suresi, 73. Ayet). Burada, Müslümanların birbirine yardımı ve dayanışması gerektiği vurgulanmaktadır. Ancak İslam âlemi, uzun yıllardır bu birliği kurmak bir yana, Hristiyanlar ve Yahudilerle olan diyalog sorununa odaklanmış, asıl meseleleri göz ardı etmiştir.
Bu durum, İslam birliği idealini terk eden ve Batılı güçlerle diyalog arayışına giren münafıkların işidir. Kur'an, bu durumu çok açık bir şekilde ifade eder: Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dostlar (veliler)/yönetici edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez (Mâide Suresi, 51. Ayet). Bu ayet, İslam birliği içinde yer almanın ne kadar önemli olduğunu ve zayıflamış bir İslam dünyasının, düşmanlarının etkisi altında kalacağının bir uyarısıdır.
İslam birliğinin sağlanması ve güçlü bir İslam devleti kurulması, Batılı güçlerin ve küfrün baskılarına karşı tek gerçek çözüm yoludur. Aksi takdirde, zayıf ve parçalanmış bir toplum olarak, sadece daha fazla zulme uğrayacak ve doğal kaynaklar gibi değerli varlıklar yine dış güçler tarafından talan edilecektir. İslam birliği, yalnızca askeri bir güç birliği değil, aynı zamanda kültürel, ekonomik ve siyasi bir birlikteliktir.
Kur'an'da bu birliğin oluşturulması, Müslümanların birbirlerine sıkı sıkıya sarılmalarını ve dağılmamalarını emreder: Hepiniz Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın (Âl-i İmrân Suresi, 103. Ayet). Bu ayet, Müslümanların birbirine olan bağlılıklarını kaybetmemeleri gerektiğini vurgular. Birlikte hareket etmek, İslam ümmetinin gücünü artıracak ve düşmanlarının baskısını engelleyecektir.
İslam âlemindeki zayıflık, bir avuç münafık tarafından yönlendirilmekte ve küfrün çıkarları doğrultusunda kullanılmaktadır. Bu münafıklar, İslam birliği idealini konuşmaktan bile kaçınırken, dünya çapında fitne çıkarmakta ve İslamın gücünü zayıflatmaktadır. Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli düşman olarak yahudileri ve müşrikleri bulursun (Mâide Suresi, 82. Ayet). Bu ayet, Müslümanların dikkatli olması gerektiğini ve düşmanların ittifaklar kurarak İslam âlemine zarar verdiklerini ifade etmektedir.
Sonuç olarak, İslam birliğini sağlamak, sadece dini bir sorumluluk değil, aynı zamanda İslam dünyasının dünya siyaseti ve ekonomisi üzerindeki etkisini yeniden kazanabilmesi için hayati bir adımdır. Müslümanların, birbirlerine kenetlenerek bu birliği kurmaları, küfrün tasallutuna karşı tek etkili çözüm yoludur. İslam birliği, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda kültürel ve ekonomik bir güç olarak da önemlidir. Eğer bu birlik sağlanmazsa, zayıflık devam edecek ve İslam âlemi daha fazla zulme uğrayacaktır. Bu birliği kurmak, İslamın farzlarından biridir ve Said Nursinin belirttiği gibi, çağımızın en büyük farzıdır.

Başa Dön