Güneşe gölge düştü, İstanbul sisli bugün
Kâm gama tebdil oldu, gönüller yaslı bugün
Bulutlarla örtüldü efsunlu güzelliğin
Ey şehirler güzeli, vefaydı özelliğin!...
Tarihin kadim şehri, kimler kandırdı seni
Peri gibi görünüp oda yandırdı seni
Seni tanıyamadım, ey lâleler diyarı!
Söyle nasıl bozuldu terazinin ayarı?
Sen ki şerefyap oldun, peygamberin sözünden
Ey müjdelenmiş şehir, niçin döndün özünden?
Garp rüzgârı söndürdü umudun çerağını
Yazık ki göremedin hakikat durağını
Beş yıl geriye gittin, zamanı aşan şehir
Mekâna hapsedildin, mekândan taşan şehir!
Karıncalar aynada kendini görürken fil...
Olmanı arzulardık çeyrek yüzyıla kefil
İnsanoğlu ne çabuk unutuyor dününü
Ağlanılacak yerde, gün ediyor gününü
Köprüleri atanlar köprü başında şimdi
Hainle iş tutanlar neyin düşünde şimdi?
Hâline üzülüyor Sultan Fatih mezarda
Kardeş zannettiklerin sattı seni pazarda
Kadıköy nanik yapar Sultanbeyli'ye karşı
Mazlumların gözyaşı titretir yedi arşı
Dünyevîleşen insan, göremedi oyunu
Aynı kefeye koydu İsmail'le koyunu
İyi görünmüyorsun, derdine bir deva bul
Çıkar o dar gömleği, mâzine dön İstanbul!...
Uzak değil vuslatın, fecir vakti gelecek
Hakk'a adanmışların ecir vakti gelecek
Elbet bir gün yanacak bu şehrin kandilleri
O gün aşkla açacak dost bağının gülleri
M. NİHAT MALKOÇ