Kaçış, Kabullenme ve Kanıt Üzerine

Varlığa inancınız ve anlama dair arayışınızın hiç bitmemesi dileğiyle. Huzursuz kalın, akılsız kalmayın.

yazı resimYZ

Kaçmanın bir varolma biçimi olduğu bir yanılsamadır. Saçmalıktan, adaletsizlikten, vahşetten, anlamsızlıktan ve hayatın gösterdiği bütün o çelişkileri düşünmekten kaçınmak sonsuza kadar sürdürülebilecek bir yöntem olamaz. Gün gelir bütün o rahatsız edici sorulara cevap vermeniz gerekebilir.

Verdiğin cevapların hiçbiri seni tatmin etmiyorsa nasıl huzur bulabilirsin? Belki huzur bulamayabilirsin ama cevapların seni tatmin etmediğini kabul ederek kendine dürüst davranmalısın. Kafanda kurduğun mantığı kanıtlamak için çabaladığın denklemi eşitleyebilmek yüksek matematik sınavından geçmekten daha önemli, daha hayati bir soruna işaret edebilir. İnanç bazen bunun için vardır. Eşitleyemediğin denklemleri ortadan kaldırabilmek için. Bir kabul yaparsın ve bütün problem anlamını yitirir. Kabul yapıldıktan sonraki çözümde tutarlılık sağlansa bile kabulü birtakım şartlara göre yapman gerekir. Olasılık sınırları içinde bulunmayan bir önerme veya mantık süzgecinden geçmemiş bir sav kabul edilemezdir. İnanç sistemlerinin tamamen mantıktan ve akıldan yoksun olduğunu düşünmek, insanın hareket ve düşünce kabiliyetini kısıtlar. Günümüzdeki birçok inanç-yaşam sorununun böyle oluştuğunu kabul etmek gerekir. Dinin öngördüğü bir kabul yapılabilir, olasıdır, ama doğal düşünce kurallarına uyması zorunludur. Aksi takdirde fantazi yada hayal dünyasından öteye gidemez.

Matematik dilini konuşabilmek için nedensellik ilgisi kurulmalı ve kanıtlarla ilerlenilmelidir. Doğrudur inanç kanıtlanamaz ama seni gerçeğe götürdüğüne dair birtakım verileri sunmak zorundadır. Bu verilerin doğruluğunu sorgulamak inanca aykırı olamaz. Çünkü iddia ettiği sava inanabilmek, ancak sunduğu verilerin doğruluğunu görebilmek ile mümkündür. Bir temel teşkil edecek bu veriler varlığı ve tanrıyı açıklama iddiasındaki inancın doğal olarak inanılabilirliğini belirler.

Bu yüzden Sokrates'in " Sorgulanmamış bir hayat, yaşamaya değer değildir." yargısı akıldan hiç çıkarılmamalıdır. Kendini bilmek yada bildiğini bilmek şeklinde anlamı daraltılabilecek bilinç yoksa ne inançtan ve ne de bilimden söz edilemez. Bilinç ise sorgulayarak olur: Kendini, hayatı ve kabullerini. Kaçmak bir yere kadar aklını ve ruh sağlığını dengede tutabilir ama cevap vermek zorunda kaldığında tutarlı olmazsan bu kendine inancını zedeleyerek bilincine zarar verebilir. Yani kendini bilerek karar verme kabiliyetine zarar verebilir. İnsanı insan yapan bu en önemli yetinin yitimi ise kişiliğinin yıkımı gibi bir süreci başlatabilir.

Başa Dön