İslam tarihinde ve teolojisinde kadın peygamberin bulunmaması sıkça tartışılan bir konudur. Özellikle ateist veya İslam'ı eleştiren çevreler bu durumu kadın-erkek eşitliği açısından değerlendirerek İslam'ın kadınlara haksızlık yaptığını iddia edebilmektedir. Ancak bu mesele sadece eşitlik perspektifinden değil dinin tarihsel sosyolojik ve ilahi hikmet boyutlarından da ele alınması gereken bir konudur. Nebilik hem fiziksel hem de psikolojik açıdan son derece zor bir görevdir. Nebiler Allahın hak dinini insanlara tebliğ ederken pek çok engelle karşılaşmış inkârcıların ve müşriklerin saldırılarına uğramıştır. Kuranda bu durum birçok ayette detaylı şekilde anlatılmıştır:
"Dediler ki: 'Sen ancak büyülenmişlerdensin.'" (Şuara Suresi, 153)
"... Nebileri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler..." (Al-i İmran Suresi, 21)
Bu ayetler nebilere karşı yapılan psikolojik saldırıları iftiraları ve hatta öldürme girişimlerini gözler önüne sermektedir. Örneğin İbrahim Peygamberin ateşe atılmaya çalışılması (Ankebut Suresi, 24) nebilere karşı girişilen fiziksel şiddetin çarpıcı bir örneğidir. Bu tür saldırılar nebilik görevinin sadece manevi değil aynı zamanda ciddi fiziksel tehditler içerdiğini de göstermektedir.
Kadınların nebilik görevine getirilmemesi İslama göre bir eksiklik veya adaletsizlik olarak değerlendirilmemelidir. Aksine bu durum Allahın kadınlara olan merhameti ve korumasının bir göstergesi olarak düşünülebilir. Çünkü tarih boyunca müşrikler zan ve gelenek üzerine kurulu din anlayışlarını savunurken nebilere karşı her türlü saldırıyı meşru görmüşlerdir. Bu saldırılar sadece fiziksel değil aynı zamanda iffet üzerinden yürütülen ahlaksız ithamları da içermiştir. Kadınlar biyolojik ve toplumsal rollerinden ötürü bu tür saldırılardan daha fazla etkilenebilirler. Özellikle iffet konusundaki hassasiyetler kadınların böyle bir görevde daha büyük zorluklarla karşılaşmasına neden olabilirdi. Allah kadınları bu zorlu görevden muaf tutarak onların fiziksel ve psikolojik olarak daha güvenli bir ortamda yaşamasını sağlamıştır.
Nebilik dönemin şartları kadar günümüz koşulları da bu durumu anlamak için bir kıyaslama sunabilir. Örneğin günümüzde dahi bazı dini tartışmalar veya eleştiriler kişisel saldırılara hakaretlere ve iftiralara yol açabilmektedir. Mustafa İslamoğlu gibi isimlerin ailesi tarafından evlatlıktan reddedilmesi Kuran merkezli hareket eden bireylere karşı yapılan iftiralar ve toplum baskısı bu durumun modern zamanlardaki yansımalarıdır. Hadislerin terk edilmesini savunan kişiler kimi çevrelerde dansöz kılığına sokularak alay konusu edilmiş , kimilerine deli denilmiş, kimileri ise ölümle tehdit edilmiştir. Bu örnekler bir nebi olmasalar dahi hak dini savunan kişilere yönelik sosyal ve psikolojik baskının günümüzde bile devam ettiğini göstermektedir.
Nebilerin gönderildiği toplumların genel özellikleri incelendiğinde bu toplumların çoğunlukla zan ve gelenek üzerine kurulu bir din anlayışına sahip oldukları görülmektedir. Nebiler bu yanlış din anlayışlarını düzeltmeye ve insanları hak dine davet etmeye çalışırken çoğu zaman şiddetli bir direnişle karşılaşmışlardır. Nebimiz İsa Musevileri İslama davet ettiğinde Musevilerin büyük bir kısmı dinlerinin değiştirileceği korkusuyla tepki göstermiştir. Nebimiz Muhammed ise hem Hristiyanları hem de Musevileri hak dine davet etmiş ve benzer tepkilerle karşılaşmıştır. Bu direnişin temelinde geleneksel din anlayışının terk edilmesi gerektiği düşüncesine karşı duyulan korku ve öfke yatmaktadır. Eğer kadınlar nebi olarak gönderilmiş olsaydı bu direnç ve saldırılar daha da artabilir kadınların toplumda daha büyük tehlikelerle karşılaşmasına neden olabilirdi. Kadınların nebilik göreviyle yükümlü kılınmaması İslamda kadın-erkek eşitliğinin bir eksikliği olarak değil Allahın kadınlara olan rahmeti ve merhameti çerçevesinde değerlendirilmelidir. Nebilik tarih boyunca fiziksel ve psikolojik zorlukları barındırmış bir görevdir ve kadınlar bu görevden muaf tutularak korunmuştur. Bu durum İslamın kadınlara verdiği değeri ve koruma mekanizmasını açıkça ortaya koymaktadır. Aynı zamanda nebiliğin sadece bir ayrıcalık değil ağır sorumluluklar ve tehlikeler barındıran bir görev olduğunu da unutmamak gerekir. Allah kadınlara bu yükümlülüğü vermemiş ve onların fıtratına uygun farklı alanlarda üstünlüklerini ortaya koymalarına imkân sağlamıştır.
Kadın Nebi Olmaması Konusuna İslami ve Sosyolojik Bir Yaklaşım
İslam tarihinde ve teolojisinde kadın peygamberin bulunmaması sıkça tartışılan bir konudur. Özellikle ateist veya İslam'ı eleştiren çevreler bu durumu kadın-erkek eşitliği açısından değerlendirerek İslam'ın kadınlara haksızlık yaptığını iddia edebilmektedir. Ancak bu mesele sadece eşitlik perspektifinden değil dinin tarihsel sosyolojik ve ilahi hikmet boyutlarından da ele alınması gereken bir konudur. Nebilik hem fiziksel hem de psikolojik açıdan son derece zor bir görevdir. Nebiler Allahın hak dinini insanlara tebliğ ederken pek çok engelle karşılaşmış inkârcıların ve müşriklerin saldırılarına uğramıştır.