İslâm dünyası bugün siyasî, iktisadî ve kültürel anlamda ciddi bir kriz içerisindedir. Bu krizin temel nedenlerinden biri, Kuranın sahih hükümleri yerine, hurafe ve uydurma rivayetlerin dine yön vermesidir. Özel gecelerin ihyası, İslam coğrafyasındaki bu çarpıklığın somut bir örneğini oluşturur. Özellikle Kadir Gecesi ile ilgili rivayetler ve bu gecenin ne zaman olduğu konusundaki belirsizlikler, Kuran dışı kaynaklara dayanarak dinî hayatın şekillendirildiğini açıkça göstermektedir. Kuran-ı Kerim, Kadir Suresinde Kadir Gecesinden bahseder ancak bu gecenin hangi tarih olduğu hakkında hiçbir bilgi vermez. Bununla birlikte geleneksel İslâm anlayışı, uydurma hadisler ve çelişkilerle dolu rivayetlere dayanarak bu geceyi belirlemeye çalışmıştır. Örneğin:
- Son Yedi Geceden Biri: Buhârînin Leyletü'l-kadr 2de geçen bir rivayette, Kadir Gecesinin Ramazanın son yedi gecesinde aranması gerektiği belirtilir.
- Son On Gece: Başka bir rivayette ise bu gecenin Ramazanın son on gününde olduğu ifade edilir (Buhârî, Leyletü'l-kadr 3).
- Tek Sayılı Geceler: Çelişkiler burada bitmez; başka bir rivayette ise son on gecenin tek sayılı gecelerine işaret edilir.
- Belirsiz Tarihler: Rivayetlerde 29, 27 veya 25. gece gibi farklı tarihler verilmiş, hatta bazı rivayetlerde, bu bilginin Peygamberden kaldırıldığı iddia edilmiştir (Buhârî 1874).
Bütün bu çelişkiler, Kadir Gecesinin belirlenmesi noktasında gelenekçi yaklaşımların tutarsızlığını gözler önüne serer. İslam dünyasında Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlar da bu çelişkileri çözmek yerine, 25. geceyi Kadir Gecesi ilan ederek hurafe sarmalını büyütmüştür. Ancak bu gecenin hangi gece olduğu konusunda, ne Kuranda ne de sahih bir rivayette açık bir bilgi bulunmamaktadır. Kuranda özel gecelerde ibadet etmenin bir gereklilik olduğuna dair hiçbir emir bulunmamaktadır. Kuranın genel anlayışı, ibadetin belirli bir zamana ya da mekâna sıkıştırılmaması gerektiğini vurgular. Enâm Suresinin 50. ayetinde Nebimiz Muhammed, Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam, diyerek Allaha kulluğun yalnızca vahye dayalı olması gerektiğini belirtir. Bu çerçevede Nebimiz Muhammed'in, Kuranda yer almayan bir uygulama olan Kadir Gecesi ibadeti için özel bir çaba sarf etmesi düşünülemez. Kuran Müslümanı, 365 gün boyunca Allaha kulluk eder ve ibadet hayatını Kuran ayetleri doğrultusunda şekillendirir. Allahın rahmeti ve bağışlaması, belirli bir geceyle sınırlı değildir; O, her zaman tövbe eden kullarını bağışlamaya hazırdır. Hadislerde yer alan, Kadir Gecesinde ibadet edenlerin günahlarının affedileceği gibi ifadeler, Kuranla çelişir. Allahın rahmet kapısı her zaman açıktır ve günahların affı, yalnızca samimi bir tövbe ve doğru yolda yürümekle mümkündür. Ancak gelenekçiler, bu tür rivayetlere dayanarak bir geceyi ihya etmenin insanları cennete götüreceği yanılgısını yaymaktadır. Bu durum, İslam dünyasında ibadet anlayışının şekilcilik ve kolaycılık üzerine kurulduğunu gösterir. İnsanlar, yıl boyunca Allahın emirlerini yerine getirmek yerine, bir geceyi ibadetle geçirerek günahlarından kurtulabileceklerini sanmaktadır. Bu anlayış, Kurandaki İslâmın ruhuna tamamen aykırıdır. Kurandan uzaklaşmanın sonuçları, İslam dünyasında apaçık görülmektedir. Müslüman toplumlar, bugün emperyalizmin ve sömürünün pençesindedir. Siyasî ve ekonomik krizler, sosyal adaletsizlik ve kültürel yozlaşma, İslam dünyasını zillete sürüklemiştir. Furkan Suresinin 30. ayetinde Nebimiz Muhammedin, Rabbim, kavmim bu Kuranı terk edilmiş bir Kitap olarak bıraktılar, şeklindeki şikâyeti, bugün İslam coğrafyasındaki durumu özetler niteliktedir. Gelenekçiler, uydurma hadisler ve hurafelerle dini şekillendirmiş, halkları Kuranın rehberliğinden uzaklaştırmıştır. Kuran, insanları yalnızca Allaha kulluk etmeye davet eder. Enâm Suresinin 162. ayetinde, Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allahındır, ifadesi, bir Müslümanın tüm hayatını Allaha adaması gerektiğini ortaya koyar. İslam dünyasının yeniden ayağa kalkması, Kurana dönmesiyle mümkün olacaktır. Özel gecelere ve hurafelere dayalı ibadet anlayışı terk edilmeli, sahih İslâm öğretileri benimsenmelidir. Ancak bu şekilde, zillet yerine izzet kazanılabilir ve İslam dünyası hak ettiği yüceliğe ulaşabilir. Kadir Gecesi gibi konular üzerinden dinin şekillendirilmesi, İslam dünyasını bir hurafe sarmalına sürüklemiştir. Kuran, yalnızca Allaha kulluğu emreder ve ibadetin şekilsel değil, bütüncül bir anlayışla yapılmasını ister. Bugün İslam dünyasının içinde bulunduğu zilletin çözümü, uydurma rivayetlere sırt çevirip Kurana dönmekten geçmektedir. Bu dönüş, yalnızca bireysel ibadetleri değil, toplumsal yapıyı da dönüştürecek bir adım olacaktır.