Gülüşünüz saf ve kirlenmemişti
Bakışlarım düşmemişti henüz yüreğinize.
Uzun boylu, endamlı,
Kâmran gibi bir beydiniz vesselam
Bense Feride rolünde.
Zaman, mekân ve olaylar değişmişti,
Biz kahramanlar kalmıştık başbaşa
Gözler başbaşa,
Donuk bakışların altındaki korku,
Heyecan ve şaşkınlık başbaşa.
Hayat gölge düşürürken yüreğinize
Durgunluğunuzun gerisinde ışıklar gizliydi genç bey,
Farkında mıydınız acaba?
Soğuktunuz, ama
Bir şeyler kıpırdıyordu, seziyordum:
Bakışlarınız değişti birden
Saf gülüşünüze bir durgunluk geldi,
Sustunuz, suskunlaştınız,
Bakışlarınızı bile kaçırdınız
Kaçmak kurtulmakmış gibi.
Ama soruyorum size beyefendi
Yüreğinizdeki kıpırtının manası neydi?
Kaçamak bakışlarıma yakalandığınız bir anda,
Yakalandık ikimiz de,
Derken kelepçelendi iki yürek
Bırakmak istemediniz gözlerimi
Bırakmak istemedim yüreğinizi.
Biliyordum,
İkimiz de bekliyorduk
Zaman durma mucizesini gösterip de
Sonsuza kadar bakışsaydık öylece...
Tuttunuz beni,
Ve ben de bırakmak istemedim sizi.
Ama gelin görün ki,
Hayatın acı gerçekleri
“Yolcu yolunda gerek” der gibi
Ayırdı gözlerimizi.
Yüreklerimizi ayırabildi mi peki?
Beni bırakıp gittiniz mecburi istikâmetinize
Ve sizi terkedip gittim ben de yoluma.
Yüreğim sizde kaldı sayın bey,
Gözlerim sizde kalakaldı
Ve biliyorum,
Ne kadar inkar etseniz de
Suskunluğunuz bile “Küçük Hanım!” diye haykırıyordu.
Ve ben giderken bir not bıraktım size,
Umarım ulaşmıştır elinize:
“Kâmran bakışlı bey,
Yüreğiniz de gözleriniz gibi güzelse eğer
Ne mutlu size!”.
Ve kalakaldı genç bayan
Ve kalakaldı genç adam
Yüreklerde takılı kalan
Rayların ayrıldığı o an
Son bakış ve veda...