Bu ülke gerçekten çok garip bir ülke; hain dediklerini kahraman, kahraman dediklerini hain yapabiliyor. Bu değirmen taşını ne çeviriyor, bir türlü anlayamadım. Yel yok, su yok, elektrik yok, beygir ve benzeri bir canlı yok... Yok yok hülasa...
Abdürrahim Karakoç'la hiçbir fikir bağı olmayan düzenbazlar birdenbire Karakoç taraftarı oldu. Karakoç, peşinden koşturduğunuz kişileri eleştiriyordu. Ne ara aynı yolun yolcusu oldunuz? Karakoç kabirde fikir değiştirdi de bizim mi haberimiz olmadı?
Ülkenin vatansever ve vatan haini kabul edilip yıllarca sürdürülen bu yapısına bir göz atalım.
Hainler; Namık Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Ataol Behramoğlu, Nihat Behram, Cem Karaca, Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Fazıl Say... Daha da sayılabilir. Abdülhamit ve Amerikan yanlısı olmayanlar hain.
Suya sabuna dokunmayanlar ve vatanseverler; Abdülhak Hamit, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Necip Fazıl (her tezgahta bezi var), ülkedeki cemaat liderleri, Menderes ve tarifesi, Kadir Mısıroğlu, Necati Birinci ya da diğer adıyla Yavuz Bahadıroğlu, Yavuz Bülent Bakiler...
Abdülhamit yanlışlarına karşı çıkanlar, Ankara hükümeti ve Kuva-yı Milliye ile işbirliği yapanlar, Amerika ve taraftarlarına baş eğmeyenler hain. Abdülhamit taraftarları, cumhuriyet karşıtları, Amerika yandaşları vatansever.
Şimdi bakalım, hainlik ve vatanseverlik bakımından zorunlu yer değiştirenler. Namık Kemal vatan şairi oldu. Mustafa Kemal politik bir çare; sıkışan bu ipe sarılıyor. Nazım, mecburen evrensel şair olarak kabul edildi. Ataol Behramoğlu, Nihat Behram ve Fazıl Say gibiler için hata yapıldığı söylendi, hatta Fazıl Say'a devlet sanatçısı unvanı ve ödülü verildi.
Ortalık durulunca ya eski profile döneceğiz, ya vatansever grubunda yer alanlar hainlikle suçlanacak, tıpkı bir zamanlar Fethullah Gülen için "Hizme adamı" denilip, sonra hain ilan edilmesi gibi.
Çok renkli bir ülkeyiz. Politik fikir üretenler pavyon neonları gibi, kime göz kırptıkları belli değil.
Buraya Karakoç sahiplenmesinden geldik. Karakoç'a tutunmak, ne gittiğiniz yolu, ne de yaptıklarınızı meşru kılar. Ya Karakoç'u anlayın, ya Karakoç'un yakasını bırakın.
Karakoç' un çok sevdiğim günümüzle ve gündemimizle örtüşen "Bebeğe Çağrı" şiiriyle bitirelim.
"Bebeğe Çağrı
Soyguncu soysun da, vurguncu vursun
Sen ana karnında boşa durursun
Doksan günde çık gel, dokuz ay dursun
Doğmaya gayret et, doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek.
Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden
Her ocakta üç beş baykuş ötmeden
Çabuk 'Devlet malı deniz' bitmeden
Doğmaya gayret et, doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek
Makam armağandır, koltuk hediye
Muhkem ilamlar var 'rüşvet ye' diye
Ne diye beklersin söyle ne diye?
Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek
Göz kırpınca sıfırı çok sayılar
Zirveye tırmandı topal ayılar
Yağcı yeğen arar haydut dayılar
Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek.
Artık banka soymak basit eğlence
Günde milyar hiçtir 'yurtsever genç'e(!)
Dünyaya duhul et, gel bir an önce
Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek
Tez çık, haram süt bul, beleş kundak bul
Yalancılık mubah, yüzsüzlük makbul
Hukuksal açıdan bir 'olanak' bul
Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek
Adi ekranlarda iğrenç yüzü gör
Halkı tiksindiren bir kof dizi gör
Önce onları gör, sonra bizi gör
Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek"
Sürç-i lisan eyledikse affola.
7 Haziran 21
Gölcük