Sütün beyazlığını veren faktör her neyse onu bulup çıkarmalıyım. Ellerimin soğuktan müteşekkil çatlaklarına sürmeliyim o maddeden yapacağım macun kıvamlı maddeyi. Çocukluğuma dönmeliyim çocukluğuma. Tıpkı annemin genç kızlığından beri ezberlemek öğrenmek şimdilerde ise hatırlamak için örseleyip durduğu için artık iyice zayıflamış hafızasındaki gibi beyaz elli beyaz tenli temiz yüzlü çocukluğuma dönmeliyim acilen. İşlediklerim bir yana bana atfedilen günahlardan arınmalıyım her şeyden evvel.
Kendimi sevebildiğim nadir zamanlarda tamamıyla kendime has bir biçimde geliştirdiğim bilinç manevralarıyla yabancılaşabildiğim karanlık bir yanım var benim. Birinci tekil karanlığımın korkulu geceleri ve ıslah olmaz alacakaranlık öğleden sonraları ile dört bir yanı çevrilmiş kişiliğim, içlerine eski azılı günahların cezalarını çekmiş ana fikirlerinin sızdığı özgürlüğüm ve en kalitelisinden el yapımı hüzünlerin sürekli tecavüzünden artık zevk alır olmuş bir hayal gücünden başka hiçbir şeyim yok aslında.
Kime anlatmaya kalksam anlatan beni yalancı kılan sahte bir sevimlilik hali dışında sempatiye dair hiçbir şey bırakmıyor birinci tekil halimin karanlık yalnızlığı. Sevdiğim insanlara bulaşmasın diye üzerini daha zifiri bir örtüyle kapatman dışında yadsımam yasak onu. Kişisel karanlığım bana gençliğimde karanlığın erdemini sevdirmeyi başarabilmiş olsa da şimdilerde dinmek bilmeyen kafa karışıklığımın en büyük sebebi biliyorum bunu.
Üstelik öyle karakteristik ve nitelikli bir karanlık ki bu; onu bertaraf edebilecek aydınlanma girişimlerinin bilinen tüm türlerinden daha erdemli ve muhtemelen önerilebilecek olanların da tümünden daha aydınlık. Ne din örtebilir üzerini bence ne de hazır başka bir felsefe veya ideoloji. Artık onu sevmiyor olsam da saygımda bir eksilme olmuyor nedense? Karanlık yönümün artık ne gizemini seviyorum aslında ne de toy zamanlarımda dillendirdiğim siyahın tüm renklerin tam ton karışımdan oluşmasının gereği tartışılır ahengini. Bir alışkanlık ya da kanıksama olmadığı böyle bir yazıyı yazıyor olmam münasebeti ile rahatlıkla açıklanabilir pekâlâ da.
Beni bilindik anlamda kötü, polisiye, akademik ya da başka herhangi bir suça ya da basitliğe itmeyen ve benim dışımdaki bireylerin ise ancak benim iznim olan kadarına ve izin verdiğim müddetçe tanık olabildiği karanlığımın kişisel manifestosu yazılacağı günü bekleye dursun içimdeki özerk bölgesinde. Ben biraz karanlıktan arta kalanı anlatmayı istedim aslında hep. Kısmet bu güneymiş.
Benim tek bildiğim beni bu kişisel ve derin karanlığımdan bir tek aşkın bir müddet uzak tutabildiği. Ama ihtiyaçtan âşık olmaya illet olan yapım ve bir katırın bile kıskanabileceğine yüz yirmi şahit getirebileceğim inadım yüzünden aşksız geçirdiğim yılların ardından şu günlerde kafamdaki tilki nüfusunda belirgin bir artış gözlenmekte. Biraz mola vermeli sanki şu içimdeki karanlığın hükümdarlığına. Bir küçük sivil darbeyle yönetimi ele geçirip birazda başka renklerin peşinden gitmeli sanki.
Malum bunun pasteli var, eflatunu var, erguvanı var moru var. Hepsinden önemlisi dostlar kahverengi gözleri var.