Kenan Evren'in Burnu...

Meydanlar dolup taşıyor, çılgınca alkışlıyorlardı. Hangi vatandaşa mikrofon uzatılsa; ülkeye huzur geldiğini söylüyor, 12 Eylüle ve darbecilere övgüler düzüyordu.

yazı resim

Meydanlar dolup taşıyor, çılgınca alkışlıyorlardı. Hangi vatandaşa mikrofon uzatılsa; ülkeye huzur geldiğini söylüyor, 12 Eylüle ve darbecilere övgüler düzüyordu.
İşte o huzur ortamında gencecik fidanlar işkencelerden geçiriliyor, darbecilerin kurdukları idam sehpalarında can veriyordu.
Dönemin gazabı solcu ve milliyetçilerin üzerine çökmüştü. Onlara karşı bu kadar hoyrat ve acımasız olan darbeciler, İslami hareketleri ise besleyip büyütmekte tereddüt göstermeyecek, darbe sürecinden güçlenerek çıkan sadece İslami hareketler olacaktı.

Bu günkü iktidar, çekilen acıların hiçbir tarafında olmayıp, başkalarının çektiği acıları paketleyip satan işbilir bir satıcıdır aslında. Ne kadar ilginç; darbenin mağduru sol ve milliyetçi hareketler olmasına rağmen, darbe söylemini pazarlayarak oya tahvil etmek, hatta bir iktidar sopasına dönüştürmek, darbenin tonton çocuğu İslami harekete kalacaktı.
*****
Gerek darbe, gerekse de Kenan Evren figürünün mevcut iktidara katkıları, bununla sınırlı değil. Yargıyı iktidar güdümüne sokan 2010 referandumunda iktidarın en büyük kozu yine darbeciler, yine Kenan Evrendi.
İktidarın referandumdaki en baba silahı; darbecilerden hesap sorulacak söylemi oldu. Darbecilerin başı Kenan Evrende; yargı yolu açılırsa intihar ederim diyerek iktidara vokal yapıyordu. İdam sehpalarında can veren solcular ve milliyetçiler için gözyaşı akıtmak bir kez daha islami harekete kalmıştı. Solun ve Milliyetçilerin karşı çıkmalarına rağmen anayasa değişiklikleri halka onaylatılmış, yargıyı iktidar güdümüne sokmanın kapıları ardına kadar açılmıştı.

Ancak anayasa değişikliği sonrası darbecilerden hesap sorulacağı adeta unutuldu. Referandum sürecinde dillerden düşmeyen hesap, darbecinin banka hesabındaki artışla sınırlı kalmış, Kenan Evrenin 11 bin 400 lira olan emekli maaşı da 12 bin 300 liraya yükseltilmiş, Kenan Evren intihar etmemişti.
*****
12 Haziran 2011 seçimlerine 12 gün kala darbecilerden hesap sorulacağı bir kez daha hatırlanacak, ifade vermeye çağrılacaklardı. Darbecileri ifade vermeye çağırmak için seçim sandığı beklendiğinden, 12 Eylül döneminin Deniz Kuvvetleri Komutanı Nejat Tümer ne yazık ki vefat etmiş, Ondan sorulacak hesap ilahi mahşere kalmıştı. Neyse ki bu detay çokta önemli değildi. Kenan Evren figürü tek başına bile iktidar için yeterli oluyordu.

Fakat çok garip

Devlet koyduğu yasaları kendisi çiğniyorsa, orada hukuk devletinden söz edilemez. İktidar, 100 yaşına merdiven dayamış iki adamı yargılıyor gibi yapabilmek için, hukuk kurallarını alt üst etmekten çekinmiyor. Fakat çok garip; bunca zahmete rağmen ortada bir seçim sandığı bulunmuyor.

İşte bu noktada Meclis Başkanı Cemil Çiçek tarafından yapılan bir basın açıklaması yetişiyor imdadımıza. Bakın ne diyor Çiçek.
Bir taraftan askeri müdahaleyi gerçekleştirenleri yargılıyoruz bir taraftan da aynı iradenin yaptığı bir anayasa ile yönetilmeye çalışıyoruz. Bu başlı başına demokratik eksikliktir, demokratik ayıptır. Yeni bir anayasanın yapılması, bugünkü yargılama kadar önemlidir.

Olay işte tam da budur. Amaç darbe ile hesaplaşmak değil, bu davayı çıkarılmak istenen yeni anayasaya malzeme yapmaktır.
Buradan iddia ediyorum; yeni anayasa için mecliste kurulan komisyon tamamen bir tiyatrodur. İktidar en baştan beri, muhalefetin uzlaşmaz tavrından şikayet ederek o anayasayı referanduma götürme hazırlığı içerisindedir. Kenan Evrenin yargılanması ise, o referandumda kullanılacak bir şov malzemesi, bir silahtan ibarettir.

12 Eylül on binlerce mağduru olan ve iki yaşlı generalin yargılanmasıyla kapatılabilecek bir hesap değildir. Bu dava, hesap sorulacağı umudu pompalanarak, o sürecin acılarından oy yontmayı hedefleyen bir maniveladır.

12 Eylül dönemi zulümlerden oluşan bir buzdağı ise, Kenan Evrenin burnu da iktidar partisi omzuna her dokunduğunda sandığı gösteren bir pusuladır.

İstanbul, Nisan 2012
Mustafa Yener

Başa Dön