Kısacık Aşkımız

Sevgine geçit vermek zaafımdı, acılarına katlanmaksa alışkanlığım oldu.

yazı resim

Bir selamın içimi ısıtırdı önceden, sohbetlerimiz heyecanım olurdu. Çok çabuk alıştık birbirimize, çok çabuk tamamladık birbirimiizi. Dışarıdan bakanlar bile uyumumuzu sempatiyle izliyorlardı. Aslında belkide bu yüzden çok çabuk göze geldik bilmiyorum işte…
Herşeyi kısa yoldan yaşadık, kısa bir yakınlaşma süreci ve ardından kısacık bir aşk. Her güzel sözün içimde heyecan fırtınası koparırdı, “canım” deyişinle canıma can gelirdi, bir gülümseyiş dünyalara bedeldi. Kısacası seninle herşey güzeldi ve herşey seninle eğlenceliydi.
Kısacık aşkımızın ardından kısa bir ayrılık girdi araya. Şimdi hala görüşüyoruz kısa kısa. Sen “nasılsın” diye soruyorsun, ben “iyiyim” diye geçiştiriyorum. Sen ağız alışkanlığı yine “canım” diyorsun benim canım yanıyor. İçimde en derin fırtınalar koparken böyle sessiz böyle tepkisiz durmak zoruma gidiyor. İçim acıyor, sanki hiç bişey yaşamamışız gibi sohbet edişlerimiz içime kör düğümler atıyor.
Aşkın yükünü kaldıramıyorum, kalbimdeki ağırlıktan sonra herkes hayatımda fazlalıkmış gibi. Ayrılık, sahte sevgi, aşk, aramıza girenler… hepsinden nefret ediyorum birde.
Hayattaki en büyük cezalardan biriymiş ayrılığa mahkum olmak. Cezam ne kadar sürer, bir gün af çıkar mı bilmiyorum. Yorgumun, sadece yorgunum. kalbimin kırıkları iyileşecek gibi değil, bu aşk sancısı geçip gidecek gibi değil. En zoruda bu aramızdaki şeyin bir gün adı konulacak gibi değil. Herne kadar aklım “sil onu” desede kalbim asla izin vermeyecek buna.
Sevgine geçit vermek zaafımdı, acılarına katlanmaksa alışkanlığım oldu.

Başa Dön