Kumpas

İstanbul bir alem şehir, güne başladığın andan itibaren, her gün yazacak ya da anlatacak bir olay mutlaka yaşanır.

yazı resim

İstanbul bir alem şehir, güne başladığın andan itibaren, her gün yazacak ya da anlatacak bir olay mutlaka yaşanır.

İstiklal Caddesinde bankamatik kuyruğundayım. Önde bir kişi var. Onun işini bitirmesini bekliyorum. Sonra arkaya bir kişi daha geldi. Arkadaki kişi, yanıma iyice yaklaşıp kulağıma sessizce : " Abla! Senin önünde duran adam, yan kesici aman ha paranı falan kaptırma !" dedi. Sonra: " Ama ben burdayım nasılsa, hemen arkanda bekliyorum, ben,sana göz, kulak olurum. Aman ha belli etme !" dedi. Bir anda allak, bullak olmuştum. Bu adamlar kimdi ve nereden çıkmıştı? İstiklal Caddesinde, güpegündüz çatmıştım belaya! Adama inanır gibi: " Ya! Öyle mi? Teşekkür ederim. Siz olmasaydınız çok korkardım." dedim. Sonra yanımda duran bu adamı fazla kuşkulandırmadan: "Neyse ya boş ver. Acelesi yok zaten bu işin, ben banka işlerimi sonra da hallederim." diyerek oradan hızla kalabalığa karıştım. Adam arkamdan: " Abla gel ! Abla gel ! Ben buradayım. Korkma! " diye bağırdı. Ama nafile ben tabanları yağlamıştım bile.

O'na diyemedim ki: " Sen kimsin? Sana niye güveneyim?" Bu işte bir kumpasa düşecektim ama çok ucuz atlattım. Çünkü; insan beklenilmedik olaylar karşısında, kendisinin bile inanamayacağı kabullenişleri gösterebilirdi.

Hep kendimi uyanık ve anasının gözü zannederken, bu olaydan sonra, yankesicilerin beni saf bulup, gözlerine kestirmiş olmalarına bir hayli üzülmüştüm.

Başa Dön