Bir kişiye veya topluma bir konuda bilgi vermek istediğinizde, o toplumun veya kişinin dili ile mi bilgi verirsiniz, yoksa hiç anlamadığı bir dilde mi anlatırsınız? Elbette makul ve mantıklı olan, mesaj vermek istediğiniz toplumun veya kişinin dilini kullanmaktır. Allah İbrahim Suresi, 4. ayette, "Biz hiçbir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın." der. Apaçık bir anlatım için, anlatımın yapıldığı toplumun dilini kullanmak önemlidir. Şayet Arap toplumuna farklı bir dilde kitap gönderilseydi, bu kez de "Onu yabancı dilde bir Kuran kılsaydık, 'Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi?' diyeceklerdi." (Fussilet Suresi, 44)
.
Allah, "(Bu,) bilen bir kavim için, âyetleri Arapça okunarak açıklanmış bir kitaptır." (Fussilet Suresi, 3) der. Ayetler, geldiği Arap kavmine Arapça okunmuştur. Ancak unutulmamalıdır ki, Kuran'da her elçinin kendi diliyle gönderildiği bildirilmektedir. Kuran'da adı geçen elçi ve nebiler sınırlıdır. Allah "Bir kısım peygamberleri daha önce sana anlattık; bir kısmını ise sana anlatmadık." (Nisa Suresi, 164) der. Kuran'da bahsedilmeyen pek çok elçi gelmiş ve bulundukları kavmi, İbrahim Suresi 4. ayette bildirildiği gibi kendi dilleri ile uyarmışlardır. Elçilerin tümü, İslam'ı tebliğ etmiştir. Çünkü "Hiç şüphesiz din, Allah Katında İslam'dır." (Ali İmran Suresi, 19) Başka Hak din yoktur.
.
Tarihte farklı medeniyetlerde İslam Kitabından izlere rastlanması, o medeniyetlere bir elçi geldiğinin delilidir. Örneğin Gılgamış destanında veya Sümerlerde Nuh tufanı ve benzer Kuran'i konuların yer alması, o medeniyetlerin elçiler tarafından uyarıldığının delilidir. Gılgamış destanını kitaplaştıran Stephen Mitchell, kitabının 15. sayfasında; Gılgamış destanındaki Nuh tufanına benzer anlatım için "Bir dindar için muhteşem bir buluştu, çünkü İncil'de bulunan tufanın, bağımsız bir kaynaktan, tarihi doğrulaması gibiydi" der. Budha'nın da kendi kavmini uyaran bir elçi olması kuvvetle muhtemeldir.
.
Hak Kitaplar küfrün en yoğun olduğu yerlerin "öncelikli" olarak uyarılması için lokal bölgelere gelmiştir. Meryem Suresi, 97. ayette "direnen bir kavmi uyarman için" der. Demek ki elçiler, direnen kavimlerin içinden çıkarlar.
.
Allah Enam Suresi, 92. ayette, "Bu da bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir Kitap." der. Aynı şekilde bir başka ayette Allah, İslam'ı tebliğin, geldiği bölge ile sınırlı olmadığını, ülke ve medeniyetlerin merkezlerine ve çevresine ulaştırılması gerektiğini şu şekilde bildirmiştir:
.
İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplama günü konusunda da uyarıda bulunasın. (Şura Suresi, 7)
.
Kısacası Kuran, ulaştığı herkesi uyarması için elçilere gelmiş bir Kitaptır. Bu nedenle hükümleri evrenseldir. Evrensellik dille değil, içerikle alakalıdır. Victor Hugo'nun Sefiller kitabı Fransızca bir kitaptır, Fransa'da basılmış ve yayılmıştır. Ama bugün, ulaştığı her ülkenin diliyle tüm insanlara ulaşmıştır. Aynı misal...
.
"Bu Kuran bana vahyolundu ki, onunla SİZİ ve ULAŞTIĞI HERKESİ uyarayım." (Enam Suresi, 19)
Kuran Arapçadır, Ama Hükümleri Evrenseldir
Bir kişiye veya topluma bir konuda bilgi vermek istediğinizde, o toplumun veya kişinin dili ile mi bilgi verirsiniz, yoksa hiç anlamadığı bir dilde mi anlatırsınız? Elbette makul ve mantıklı olan, mesaj vermek istediğiniz toplumun veya kişinin dilini kullanmaktır.