Lale tarhlarını yağmalayan gözlerini görmeden önce
Ben de şiir ya Sivas’ın küllerinde çoğalırdı
Ya da mayıs sallanırdı ipte
Mayınlara baktığında patlayan hatmilerden önce
Söz harmanında düvenciydim
Toprağa yasin okur
Ahlat dallarına muskalar asardım
Kasabalı sardunyalar el sallardı dizelerime
Ağzının incir kokusu uykularımı kaçırmadan önce
Leylak kaçamağı birkaç zaman oyalanıp
Yamalı dar sokakları, özürlü evleriyle
Bırakıp gidecektim bu şehri
Can çekişen o yaz, kuşdiliyle sevmeden önce
Sabah; akordu bozuk mahur beste
Uyku; küstüm çiçeği
Gece; ayet örtüsü
İhanet; Gemerek
Kabus; kızıldere
Gelincikler; kır sürtükleriydi
Ne başına taç yaparsın, ne yakanda durur ya!
Sevdalar; döküntüydü hurdalıkta
O yüzden inanmazdım seven bir başın sadece dizlerimde uyuyacağına
Ay; dilime düştü şimdi
Suya düştü
Masala düştü
Söylenti değil bunlar
Edgar’ın Kuzgun’una inat kuşlarım var artık
Öykü taşıyan, şiir çırpan
Ve sözcükler sensiz kalma tedirginliğinde
Bir eşkıyanın dağlardan hızla kaçışı gibi
Dökülüveriyor dilimden
Her satır arası sevgilim
Aşkımız nihaventten geçiyor
Şu gezdiğimiz denizlerin aşkına
Şiirde kal
Bizi üzme
Söylenti değil bunlar
Müjde! şiir büyüyor