Laiklik

Fransızca'dan dilimize geçmiş ve din ve devlet işlerinin ayrılması manasındakı bu kelimenin aslı Latince "laicus" yani din adamı olmayan kimse, din adamı dişında kalan halktır. Atlantik ve sanayii devrimlerinin arkasındaki esas iteneklerden biri de kilise ve feodalitenin saf dışı bırakılması gerçeğidir ki Avrupa teknolojik kalkınmayı böyle başarmıştır. Ama şu unutulmamalı ki büyük Fransız devriminin akabindeki mahkeme mantığı devrimin amacına ulaşmadığı fakat kilise ve derebeyliğin önünün kesilmesi teknolojik devrimin önünü açtığı muhakkaktır. Kilise muharref bir dini baskı aracı olarak kullanmakla ve para merkezli yapısıyla ilerlemenin önüne engel teşkil ediyordu. Her ne kadar dinsel baskı azalmış gibi gözükse de şu an belki tüm Hiristiyan Avrupa ülkeleri Hiristiyanlığın etkisi altında bir nevi teokratik devlet durumundadırlar. Onların resmi ideolojilerinde kilise, Hiristiyanlık (ve mezhepleri), İncil rahatça telaffuz edilebilirken; Vatikan üzerine düşeni yaparken maalesef Türkiye'de esasen din istismarcılarının neden olduğu tutkulu laisizm uygulanmaktadır. Atatürk'ün "Türkiye laikliği"ne aykırı ve Atatürkçülük maskesi altında yasakçılık yapanlar ve din sömürücülerinin arasında kalan vatandaşlar faturayı ödemektedirler. İşte başörtüsü bu açmazın simgesidir de! Aslında laikliği bir bakıma en iyi uygulayanlar Hz. Muhammed, Fatih Sultan Mehmet ve de Atatürk'tür. Artık yasakçıların, başörtücülerin, 68'lilerin, particilerin hatalarını anlayıp optimal diyalektik çerçevesinde çözüm üretmeleri gerekiyor.

yazı resim

Fransızca'dan dilimize geçmiş ve din ve devlet işlerinin ayrılması manasındakı bu kelimenin aslı Latince "laicus" yani din adamı olmayan kimse, din adamı dişında kalan halktır.

Atlantik ve sanayii devrimlerinin arkasındaki esas iteneklerden biri de kilise ve feodalitenin saf dışı bırakılması gerçeğidir ki Avrupa teknolojik kalkınmayı böyle başarmıştır. Ama şu unutulmamalı ki büyük Fransız devriminin akabindeki mahkeme mantığı devrimin amacına ulaşmadığı fakat kilise ve derebeyliğin önünün kesilmesi teknolojik devrimin önünü açtığı muhakkaktır. Kilise muharref bir dini baskı aracı olarak kullanmakla ve para merkezli yapısıyla ilerlemenin önüne engel teşkil ediyordu.

Her ne kadar dinsel baskı azalmış gibi gözükse de şu an belki tüm Hiristiyan Avrupa ülkeleri Hiristiyanlığın etkisi altında bir nevi teokratik devlet durumundadırlar.

Onların resmi ideolojilerinde kilise, Hiristiyanlık (ve mezhepleri), İncil rahatça telaffuz edilebilirken; Vatikan üzerine düşeni yaparken maalesef Türkiye'de esasen din istismarcılarının neden olduğu tutkulu laisizm uygulanmaktadır.

Atatürk'ün "Türkiye laikliği"ne aykırı ve Atatürkçülük maskesi altında yasakçılık yapanlar ve din sömürücülerinin arasında kalan vatandaşlar faturayı ödemektedirler. İşte başörtüsü bu açmazın simgesidir de!

Aslında laikliği bir bakıma en iyi uygulayanlar Hz. Muhammed, Fatih Sultan Mehmet ve de Atatürk'tür.

Artık yasakçıların, başörtücülerin, 68'lilerin, particilerin hatalarını anlayıp optimal diyalektik çerçevesinde çözüm üretmeleri gerekiyor.

Yorumlar

Başa Dön