Bir milletin gücünü oluşturan unsurlar nelerdir? Milletler nasıl güçlenir ve nasıl zayıf düşer? Bu sorulara cevap ararken sayacağımız unsurlar maddî ve manevî unsurlar olmak üzere iki ana başlıkta incelenebilir. Maddî unsurlar içerisinde ekonomik güç, coğrafî-stratejik konumdan doğan güç, iş-nüfus gücü sayılabilir. Disiplinli ve donanımlı bir orduya sahip olmak da güçlü bir millet olabilmek için şarttır. Millî gücün manevî unsurları ise moral gücü, ahlakî yapı vb.'dir. Maddî ve manevî unsurlar birbirini dengeler, destekler ve tamamlar. Bu unsurların birleşmesiyle hakîkî mânâda "millî güç" doğar.
Maddî-manevî güç unsurlarının birinin eksik olması o milletin tam olarak güçlenmesini engeller. Hakikatte, sıradan devletler için bunların tamamına sahip olmak bir mecburiyet değildir. Örneğin bir İsviçre yahut Hollanda çok güçlü ordulara sahip olmak zorunda değildir. Lüksemburg'un stratejik konumu ilgi çekmez. Belçika halkının ahlakî yapısının geliştirilmesi öncelikli bir ihtiyaç değildir. Çünkü bu devletler için hedef, nihayet zenginleşmek ve halkının refah seviyesini artırmaktan ibarettir. Küçük milletlerden büyük hedefler için uğraşmaları beklenemez. Oysa büyük milletler, zenginleşmeyi daha büyük hedefleri gerçekleştirmek için bir araç olarak görürler. Daha büyük hedefler için maddî ve manevî bütün güç unsurlarına sahip olmak şarttır. Bugün ne durumda olursa olsun Türk milleti de tarihin getirdiği bir görevi üstlenmek, dünyanın zirvesine tırmanmak zorundadır. Şu hâlde millî güç unsurlarına Türklerin fazlaca ihtiyacı vardır.
Maddecilik (materyalizm) ve şeriatçılık, bu güç unsurlarının tamamının elde edilmesini engelleyici iki düşman fikirdir. Birbirinin zıttı gibi görünen bu iki akım, Türk milletine zarar vermek konusunda uyum içerisinde çalışmaktadır.
Maddeci felsefe, insanı yalnız "mide" den ibaret görür. "Komünizm" gibi tehlikeli, geri ve insanlık düşmanı fikirlerin anası olan maddecilik; aklâk, gelenek, ülkü, inanç gibi gerçekleri reddeder. İnsanları yalnız parayı düşünen robotlar hâline getirir. Milletlerin bir ideal uğruna yaşaması, insanların yüce ülküler uğrunda ölmesi, bu felsefe için yalnızca "gülünç" tür. Bu hâliyle maddecilik bir milleti manevî güç unsurlarından mahrum bırakmakla o millete zarar vermektedir.
Peki maddeciliği reddeder gözüken bir akım olarak şeriatçılık, siyasal İslâmcılık için durum nedir? Doğrusu şu ki görünenin aksine maddecilik ve şeriatçılık arasında ciddî benzerlikler vardır. Örneğin, şeriatçılar da komünistler gibi "millet" kavramını yapmacık bulurlar. "Millî ülkü" onlar için hiçbir şey ifade etmemektedir. Millî güce zarar vermek açısından da maddecilik ve şeriatçılık benzerdir. Kendi tarihimize bakarsak bunun örneklerine rastlayabiliriz. Orta Asya'dan Anadolu'ya göç eden Türkler savaşçı, dinamik, enerji dolu insanlardı. Milletlerini yüceltmek, yeni savaş alanları açmak peşindeydiler. Bir ülküleri vardı. Bu gözü pek savaşçılara "din" adı altında uyuşturucu fikirler verildi. O dinamik karakterleri baltalandı, söndürüldü.
"Dövene elsiz gerek
Sövene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerel
Sen derviş olamazsın"
gibi saçmalıklara tasavvuf adı verildi. Millî refleksler köreltildi. Hâlâ bu mantığı taşıyan insanlar vardır ve bunların zehirlemeleriyle Türk gençlerine dünyadan el çektirilmektedir. Normal yollardan Türklerle baş edemeyen düşmanlarımıza böylece hizmet edilmektedir. Şimdi açıkça söyleyin, insanları yalnızca para için çalışan robotlar hâline getirmekle yalnız ibadet eden, başka hiçbir şeyi -hattâ milletini- düşünmeyen robotlar hâline getirmek arasında ne fark vardır? Manevî unsurları çarpıtıp maddî unsurları reddeden şeriatçılıkla manevî unsurları reddeden materyalizm arasındaki fark nedir? Türklük için bu ikisi arasında hiçbir fark yoktur!
Türk ırkına Türk düşüncesi kadar yakışan nesne yoktur. Türklüğün yükselmesi, Türklük duygusuna ve düşüncesine sahip çıkmamızla mümkün olacaktır. Bu düşünce gereğince, ırkımızın geleceği için millî gücümüzü zayıflatıcı her türlü fikirden uzak durmamız ve bu fikirlerle her ortamda mücadele etmemiz gerekmektedir. Ve bu yolda bilmemiz gerekir ki Türklük için komünizm ne ise şeriatçılık da odur!